Ev 5. Sayı BAŞYAZI: EDİBALİ GELECEĞE IŞIK SAÇAN ESERLER BIRAKTI #5

BAŞYAZI: EDİBALİ GELECEĞE IŞIK SAÇAN ESERLER BIRAKTI #5

Tarafından Cuma NACAR

Saygıdeğer Okuyucu,

Hak ve Millet Davasının Gür Sesi Uyanış’ın bir sayısı ile daha sizlerle buluşmak, büyük bir bahtiyarlık…

Bu sayı Rahmetli Bilge Lider Aykut Edibali’nin vefatının seneyi devriyesi nedeniyle özel sayı olarak düşünüldü.

Elbette ki o ilim, fikir, dava ve aksiyon adamı, müçtehit, Yeniden Milli Mücadele Hareketi’nin, Islahatçı Demokrasi Partisi’nin kurucusu, Millet Partisi’nin rahmetli Sayın Genel Başkanı, Yeniden Milli Mücadele, Gerçek, Bayrak, Çınar, Egemen Milletin Sesi dergi ve gazetelerinin kurucusu ve başyazarı, Millet Derneği’nin, Millet Vakfı’nın kurucusu bir Bilge Liderdi.

Örnek bir baba, eş, dede, arkadaş, komşu, öğretmen, hoca…Ve Ağabeydi…Mutlaka onu tanıyanların anlatabileceği çok hatırası vardır. Çünkü o hiçbir zaman fildişi kulesinde yaşamadı…Ailesi ile olduğu kadar her zaman milletin içindeydi, kardeşleri ve dava arkadaşları ile beraberdi.

Ankara’daki hastane günlerinde ailesi ve dava arkadaşları sağlığına kavuşması için sürekli dua ediyorlardı. Hastane mescidine gittiklerinde başlar secdeden kalkmak bilmiyordu, Yüce Yaradan’a yalvarıyorlardı…

Ama işte dünyanın başımıza yıkıldığı o haber geldi, vakit saat gelmişti. Ama galiba yine o çok sevdiği ve ismini her anışında gözlerinin dolduğu ve boğazının düğümlendiği Allah’ın sevgili rasulünün yaptığı gibi yaptı ve artık Rabbine kavuşmak istedi…Son kez görmek için yanına gittiğimizde, sanki tatlı bir uykuda gibi idi…Son zamanlarda öpmemize izin verdiği ellerini son kez hürmetle öperken bile muazzam bir sabır, enerji, metanet veriyordu…Artık ne kadar toparlanmak kabil ise…

Tamam, doğru, amenna; her nefis ölümü tadacak, O’ndan geldik ve yine O’na döneceğiz, vel ba’sü ba’del mevt…O gün, herkesin önderleri ile birlikte çağrılacağı o günde, biz de Allah Resulünün arkasındaki alimler, şehitler, abidler, salihlerin içinde Rahmetli Ağabeyimizin arkasında çağrılanlardan olmak dua ve niyazı bile huzur ve mutluluk; affa sığınarak, bağış dilenerek…

Zaten aşağı, aşağıda olan dünya hayatı gündüzün bir cüz’ü, bir akşam veya kuşluk vakti kadar olan kısa bir süre oyalanış yeri değil midir?

Yunus’un deyişi ile “Ölürise ten ölür cânlar ölesi degül”

Bilge Lider rahmetli Sayın Aykut Edibali’yi vefatının seneyi devriyesinde anmak ve anlamaya çalışmakla beraber; gelecekte onun inandığı, yaşadığı, savunduğu görüş ve hedeflerine olan inancımızı, bağlığımızı ve mücadelemizi bir kez daha ilan ediyoruz.

Bu ilan kuru, duygusal bir hatırlayış değil, bir zaruret…Onun dava arkadaşları için olduğu kadar, Türk ve İslam Dünyası için de…Allah ve Rasulünün yolunda, tıpkı karada veya denizde gecenin zifiri karanlığında yolumuzu bulmamız, doğrultmamız için; sadece günümüzü değil gelecekte ışık saçacak eserler, hedefler bıraktı.

Türk Dünyasının, İslam Dünyasının asırlardır uyuduğuna dikkat çekiyor, maalesef görünen hali ile de ummanında fırtınadan eserin olmadığı bir dünya olduğu tespitini yapıyordu. Gerçekten de İslam Dünyası’ndaki bilimsel ve teknolojik gelişmelerin genellikle 11. Asra kadar devam ettiği kabul edilir. Bazı araştırmacılara göre ise bu altın çağ 15. Yüzyıla kadar devam etmiştir. Askeri alanda elde edilen başarıların gölgelediği gerileme,1683 2. Viyana Bozgunu ile apaçık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Asırlar boyu devam edecek yenilgilerin askeri alanda başlaması nedeni ile bu alanda başlayan batılılaşma maceramız, sonraki dönemlerde hayatın her alanında ağır bir şekilde kendini hissettirmiş, koca cihan devleti Osmanlı yıkılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nda elde edilen askeri başarıların ekonomik, siyasi ve kültürel alanda zaferle taçlandırılamaması ile birlikte, özellikle 2. Dünya Savaşının başladığı yıllardan itibaren Türkiye ciddi bir eksen kayması yaşamıştır. Ülkeyi yönetenler Türkiye’yi küçük Amerika yapacaklarını ifade edebilmişlerdir.

O dönemde Milli düşünce ve yaşayışı savunanlar ise hor görülmüş, itilmiş, kakılmış, alay edilmiştir. Bu durum 27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi sonrası Türkiye’deki anlayışa çok benzemektedir. Rahmetli Bilge Lider Aykut Edibali o yılları; dindar olan vatandaşların gerici, yobaz, softa, kuyruk denilerek aşağılandığı, hor görüldüğü yıllar olarak anlatırdı.

Ülkemizin ekonomik, siyasi, kültürel, ahlaki, hukuki hasılı tüm alanlarda uçuruma yuvarlandığı bir zamanda; milletimizin artık yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bırakıldığı o günlerde rahmetli Edibali; yazmış olduğu eserler, makaleler, konferanslar, kurduğu sivil toplum kuruluşları ve siyasi parti ile kurtuluşun mümkün olduğunu, bunun çarelerini, yollarını anlatmış ve ummanında fırtınasından eser görülmeyen, asırlardır uyuyan İslam Dünyası için bir umut olmuştur. Onu en güzel kendi eserleri ile anlatmak kabildir. Aşağıda tırnak içindeki ifadeler, özellikle Kadroların Vazifeleri ve Millet Davası isimli eserlerinden yapılmış alıntılardır.

Nitekim Bilge Lider henüz 20’li yaşlarda iken Türk ve İslam Dünyasının “…ya yok olmak ya da eski azamet ve yüksekliğine kavuşmak meselesi ile karşı karşıya…” olduğunu tespit etmiştir. Ancak “…1683’den beri toplumumuzun yakasını bırakmayan mağlubiyet ve bozgunlar milli bir yıkılışın ilanı değildir…”, “…uğradığımız mağlubiyetlere bir son vermek, mağlubiyetlerimizin bize miras bıraktığı iktisadi, ahlaki, siyasi ve sosyal buhrana son vermek mümkündür…Ancak bunun da tarihle belirlenmiş şartları vardır…” Bu şartların neler olduğunu birey, aile, toplum, devlet, devletler arası ilişkilerin objektif ve dosdoğru tahlili ile öğrenmek mümkündür. Tüm bu ilişkilerin odağında ise “…beşerî hadiselerin motoru daima ideolojilerin çarpışması… temel kanunu…” yer almaktadır. “…Milli ızdırabın dinmesi, mağlubiyetlerimizin son bulmasının ilk şartı, …milletin, milli kadroların öncülüğünde, demokratik yollarla iktidara geçmesinden başka değildir…” Bu iktidarı “…hareketin çekirdeğini bu yüksek iman, irade, cesaret ve karar sahipleri teşkil edebilir…” Böylesine bireysel, toplumsal, bölgesel ve sürgit yeryüzünün “…saadet hayali temennilerle değil, mücadele ile hayat bulabilir…” Mücadelenin başarılı olması için elbette ki birtakım şartları vardır. “…Zafer haklı bir doktrinin, doğru bir metodun ışık tuttuğu, sağlam bir politikanın çizdiği, düşmandan üstün bir stratejinin gösterdiği ve ehil bir kadronun yönettiği millet mücadelesinindir…” Zafer şartlarının yeterince anlaşılabilmesi için bunların neler olduğunun öncelikle bilinmesi gerekecektir.

“…Doktrin kâinatı ve hayatı izah eden bir fikirdir…bir hareket için…beden için ruh gibidir…”

Metod: “…Doktrinin düşünceye ve harekete çizdiği yol…” “…Metod bilgi kaynaklarının tam bütünlüğünü ifade eder. 1. Doğru haber, 2. Akıl, 3. Hissi selim düşünce ve hareket metodunun kaynağını teşkil eder…” Ancak metodun, beklenen sağlıklı sonucu vermesi için bu kaynakların her türlü şüpheden uzak, kesin, net ve hastalıklı olmaması ihtilafsızdır.

Mücadele: “…Milletimizin ızdırabının dinmesi, mağlubiyetlerin son bulması ancak mücadele ile mümkündür…” Ancak bu mücadele “…mutlaka üstün bir teşkilatın yürüttüğü mücadele…” olmak zorundadır.

Teşkilat: “…Mücadele, toplumun kendiliğinden hareketi değildir…intizamsız, dağınık reaksiyonlarını, şuurlu bir mücadelenin zafer akışı içinde toparlayacak bir güce ihtiyaç vardır. Bu, teşkilattır…Teşkilat inanç, fikir, karar, hareket ve kuvvet birliğidir…Bu birlik eğitimle gelişir, disiplinle korunur…Eğitim ve disiplinle tamamlanmayan birlik yaşayamaz…”

Her vesile ile ilk insandan itibaren elde edilen tüm kazanımların kurtuluş yolunda istifade edilmesi gereken kaynaklar olduğunu ifade eden Bilge Lider, aşağıdaki satırlarda da bir başka açıdan veciz tespitlerde bulunmaktadır. “Yüzyıllardır ülkemizin şerefli makamlarında olan pek çok yönetici ve iktidar sahibi, iktidar olmanın avantajlarına muhtaç, gayri samimi, milli ve dini değerleri istismar eden, samimiyetsiz iktidarlar olmuştur. Türkiye’nin maddi ve manevi değerlerini, kutlu hedeflerini anlamayan, inanmayan liderler ve yönetim yapıları Türk Milleti’nin âli menfaatlerine hizmet etmemiştir. Ülkemizin yeniden hür insanların yaşadığı, gerçek anlamda istiklalinin olduğu, Kur’an’ın ve siyerin esaslarıyla, Türk Milleti’nin tarihi ve kutlu mirasının gerektirdiği şekilde yönetilmesi için; yöneticilerin bilimin, aklın, adaletin rehberliğinde olduğu, Muhteşem Türkiye ülküsü ile coğrafyasına, insanlığa, İslam beldelerine, Türk dünyasına saadet dönemine rehberlik edecek milli iktidarın yönettiği milli devlete ihtiyacı vardır. Tek çare budur.”

Millet Partisi programını takdim ederken; “Türk insanı, Türk toplumunun problemlerine çözüm getirme amacındaki bu programda, insanlığın kültür birikiminden yararlanan milli düşüncenin ülke ve insan problemlerine bakış açısı, metodu belirtilmeye çalışıldı.” İfadelerine yer vermiştir.

Medeniyet tarihimiz içindeki âlimlerin, müçtehitlerin, aksiyon insanlarının bazılarının ortaya koyduğu eserler çağları aşan bir etkiye sahiptir. Rahmetli Edibali’nin ardından gerek ‘soft power’ gerek ‘hard power’ olarak nitelediği demokratik, meşruiyetçi, millete dayanan tüm güçlerle hak ve milletin davasının zafer şartlarının gerçekleşmesi için, canla başla mücadeleye devam etmektedir. Tüm gücümüzle haykırıyoruz ki, bu mücadelenin sonu zaferdir.

 

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00