Ev 7. Sayı “Anlamıyor musunuz, biz Çanakkale’de Türklerle değil, Allah ile harp Ettik! Tabii ki yenildik!..”

“Anlamıyor musunuz, biz Çanakkale’de Türklerle değil, Allah ile harp Ettik! Tabii ki yenildik!..”

Tarafından Ali Osman TÜRKMEN

Visnton Churchill, Çanakkale’de, insan sayısı, teknik imkan ve güç bakımından üstünlüğüne rağmen, İngiliz ordularının Mehmetçik karşısında niçin mağlup olduğu konusunda sorgulanıyor. Üzerine çok fazla gidiliyor. Cevap veremiyor. Çaresiz kalıyor. Sorgu heyetine şu sözü söylüyor: “Anlamıyor musunuz, biz Çanakkale’de Türklerle değil, Allah ile harp ettik!…Tabii ki yenildik!..”                                              

Çanakkale Kahramanlarının Yiğit Evlatları!…

Büyük Türk Milleti; Çanakkale kahramanlarının yenilmez millet evlatları, zaferimizin 109. Yılı Devlet ve milletimize kutlu olsun, mübarek olsun!…

Büyük Türk Milleti varlığın, birliğin, dirliğin ebedi; zaferlerin daim, geleceğin oğulların ve kızlarınla güneş gibi parlak olsun!…

Aziz Millet Evladı!.. Milletin, devletin askerin ve ordunla bin yaşa!…

Çanakkale zaferin kutlu; atalarımız şehitlerin ruhu şad olsun!…

Çanakkale; sınırsız iman, sarsılmaz irade; yıkılmaz azim, cesaret ve kararlılığın, vatan, din, devlet, millet, bayrak ve yaşama iradesinin demire-çeliğe bürünmüş haçlı sürülerine karşı galip geldiği; İngiliz-Fransız hayallerinin boğazın soğuk sularına gömüldüğü mübarek topraklardır.

 “Biz Çanakkale’de Allah ile harp ettik!..”

Çanakkale Savaşları’nın fikir babası Wınston Churchill’dir. Çanakkale Savaşlarında işler kendi aleyhine dönmeye başlayınca, İngiliz Avam kamarasında ayağa kalkar ve şunları söyler: “Savaş hukukuna göre zehirli gaz kullanmak yasaktır: Biliyorum. Amma zehirli gazı insanlara karşı kullanmak yasaktır! Türkler Müslüman’dır. Dolayısıyla da hiçbiri insan sayılmaz! Yani Türklere karşı rahatça zehirli gaz kullanabiliriz.”

Batı Toplumlarının, İslam ve Türk düşmanlığı 1096 yılında I. Haçlı Seferi ile başlamış halâ artarak ve en vahşi şekillerde devam etmektedir. Bakın yine azılı bir Türk düşmanı olan İngiliz başbakanı William Ewart Glastone :

“Türkler insanlığın insan olmayan numuneleridir. Onları Asya steplerine geri sürmeli veya Anadolu’da yok etmeliyiz” diyerek kin, nefret, insanlık dışı karakterini ve onursuzluğunu dile getirmiştir.

İngiliz tarihçi Richard Aldington şöyle diyor: “ Rusların, hatta Fransızları mühim yardımı ile İngiliz hükümeti, yalnız Türklere karşı 1.000.000 dan fazla asker sevk etmiş ve bu kadar hasta olduğu söylenen Türkiye’yi yenebilmek için yıllarca uğraşmış ve 750 milyon altın(sterlin) harcamıştır.” (Tarihçi Yılmaz Öztuna)

“Çanakkale Savaşı’nın zaferleriyle sonuçlanacağına kesin gözüyle bakan İngilizler, savaş sonrası kullanacakları paraları da bastırmıştı. Üzerine Osmanlıca değeri belirtilen ve İtilaf devletlerinin zafer olan öz güvenini simgeleyen paralar, Çanakkale geçilemeyince Osmanlı topraklarında geçmedi.” (İzmir-Halil Şahin, AA, 08.03.2015)

Çanakkale Savaşlarının o dehşet verici atmosferini Mehmet Akif Ersoy şu satırlarla anlatıyor:

Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer

Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer!

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,

Ostralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk;

Sade bir hadise var ortada: vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela..

Hani tauna da züldür bu rezil istila.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer…

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.

14,15,16 yaşlarında şehid askerler vardı!..

Bir İngiliz subayı Çanakkale’de şöyle bir tespit yapıyor: “Ölü askerleri vardı, 14, 15, 16 yaşlarında asker çocuklar. Tanrı sizi inandırsın ki gülüyorlardı!..İlk defa o gün, kaybedeceğimizi hissettik!..”

Allah rızası için ölüme ‘gül bahçesine girer gibi’ koşan bu milletin yenilmesi asla mümkün değildir. Ölümden korkanlar daima, her zaman, her yerde yenilmeye, yok olmaya mahkumdurlar….

Bizlere bu günleri emanet olarak bırakan bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Allah, zaten mekânlarını cennet eyledi. Onların sınırsız bir iman, sarsılmaz bir irade ve yıkılmaz azim ve kararlılık; korku nedir bilmez bir yürek, Allah rızası için her zaman, her yerde din, devlet, millet, bayrak, namus ve vatan için ölüme hazır, Türk Milleti’nin ölümsüz kahraman evlatları olduklarını bir hatıra ile analım:

Cenaze namazımızı kendimiz kıldık Çanakkale’de

“Babamın dostlarındandı. Dimdik yürürdü. Hani, Allah’tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya, öyle biriydi. Ben çok küçüktüm. Evimize misafir gelirdi.

“Oğul!” diye seslenirdi hep. Bağdaş kurmaz, diz çöker öyle otururdu. Gaz lambası ışığında daha bir heybetli görünürdü gözüme. Hep bitip tükenmek bilmeyen harp hatıraları anlatırdı. Çanakkale, Gazze, Kafkas cephelerini dolaşmış, Sakarya, Dumlupınar’da savaşmış.

Ancak, İzmir’in kurtuluşundan sonra köyüne dönebilmişti. Anlattıklarında hep acı, kan, cefa vardı. Kolay mı kazanılmıştı bu vatan? “Biz kendi cenaze namazımızı kendimiz kıldık Çanakkale’de…” derdi sık sık. Olur muydu?

Kirte muharebeleri sırasında, bölükler arka siperlerde hücum sıralarını beklemektedirler. Ön siperdekiler ileri fırlamış boğuşuyorlar. Yüzbaşı hücum için emir bekliyor.

Bütün asker süngü takmış siperden fırlamak için hazır. Sinirler gergin….  Bütün dudaklar kıpır kıpır dualar okuyor, Kelime-i Şehadet getiriyor. Süre uzuyor. Yüzbaşı erlere ar sesleniyor…

“Yavrularım…. Aslanlarım… Biraz sonra Cenab-ı Rabb’ül Alem’in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim…. Haydi! Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim…”

Teyemmüm edilir…. Bekleme devam etmektedir. Biraz sonra yüzbaşı;

“Çocuklarım… Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz…. Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor. Hem onlar için, hem de vakit varken, kendi cenaze namazımızı kendimiz kılalım…. Kabe karşımızda…”

 Arkadan Of’lu Ali Çavuş bağırır…”ER KİŞİ NİYETİNE…”

O gün yapılan hücumda, kendi cenaze namazını kılan pek az kişi sağ kalabilmişti. Onlar Allah’a verdiği sözü tuttular…” (Çanakkale Şehitleri Tanıtım ve Araştırma Derneği, Mart 2004)

Visnton Churchill, Çanakkale’de, insan sayısı, teknik imkan ve güç bakımından üstünlüğüne rağmen, İngiliz ordularının Mehmetçik karşısında niçin mağlup olduğu konusunda sorgulanıyor. Üzerine çok fazla gidiliyor. Cevap veremiyor. Çaresiz kalıyor. Sorgu heyetine şu sözü söylüyor: “Anlamıyor musunuz, biz Çanakkale’de Türklerle değil, Allah ile harp ettik!…Tabii ki yenildik!..”

 Sabır beklemek değil, Mücadele etmektir!… Zaferleri imkan değil, iman kazanır. İman varsa, imkan da vardır!… Çanakkale ve Sakarya Savaşlarında olduğu gibi…                                                                                                                                                 

 

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00