Ev 4. Sayı Çuvaldız

Çuvaldız

Tarafından Ahmet ÇUVALDIZ

Evveet değerli okurlar, yazarınız Ahmet Çuvaldız yeni bir sayıda tekrar kaşınızda. Evveeet, derginiz Uyanış’ta bir kez daha buluşmak nasip oldu. Lakin son buluşmamızdan sonra aradan geçen bir ayda Filistin’de kan ve göz yaşı maalesef durmadı. İsrail, soykırım yapmaya devam ederken, bütün Dünya ise adeta seyirci. Geçen yazımda da belirttiğim gibi aslında Türkiye bu zulmü durdurabilir. Bunun için sadece oynanan oyunun ve gücünün farkında olan bir ülke olmak yeter de artar…

Peki, Oynanan Oyun Ne?

Görenler için oynanan oyun, ayan beyan ortada. Görmeyenler için oynanan oyunun ne olduğunu da biz belirtelim. Oyun; kısa vadede İsrail’i vadedilen topraklara kavuşturma, Büyük İsrail’i kurma, orta ve uzun vadede ise İslâm Dünyasını hallaç pamuğu gibi atıp, bu binyılda Hristiyan egemenliğini tesis etme hevesinden başka bir şey değil…

Bu menfur oyun, ne 7 Ekim’de Kudüs’e Hamas tarafından yapılan saldırı ile başladı, ne de İsrail, Hamas’ı yok edip Filistin’i ele geçirdiğinde bitecek. Evet, bu oyun, sanıldığı gibi iki ay önce başlayan ve bir süre sonra da bitecek kısa süreli bir oyun değil. Bu oyun, binlerce yıl geçmişi olan ve belki bir o kadar daha devam edecek menfur bir oyun.

7 Ekim, oyunun bu yüzyıldaki başlangıçlarından sadece biri. Tıpkı 11 Eylül’ün bir başka başlangıç olması gibi.  Gazze, 11 Eylül sonrası Afganistan’da açılan perdenin, Fas, Tunus, Cezayir, Libya, Mısır üzerinden Irak ve Suriye’ye kadar uzanan yakıcı Sam Yelinin bir devamı ve şimdilik sonuncusu.

Geçen yazımda da belirtim, bu oyun, yüzyıllar önce başlatılan, Balkanlardan, Ortadoğu’ya kadar büyük bir kara parçasını ve denizleri elinde tutan Osmanlının elinden buraları alarak ya biz Türkleri Anadolu’da toptan kılıçtan geçirme veya Orta Asya bozkırlarına geri sürme hayali üzerine kurulu…

Ne yazık ki oyunun önceki yüzyıllarda oynanan sahneleri hep mağlubiyetlerimizle son buldu. Peki niye? Oyunu oynayan Batı, askeri bakımdan güçlü, Osmanlı güçsüz olduğundan mı? Kesinlikle hayır! Türk askeri, her devirde düşmanı yenecek o gücü, temiz yüreğinde ve damarlarında akan asil kanda hep bulmuştur.

Mağlubiyetlerimizin ana nedeni, son zamanlarda Osmanlıyı yönetenlerin ehliyet ve liyakatten uzak ve olayları anlamaktan bihaber olmaları. Öyle ki, o sıralar Şam’da 7. Kolordu Komutanı olan Mustafa Kemal Paşa bile o zaman Filistin üzerine oynanan oyunu görüp Saray’ı uyarırken, Saray ne oynanan oyunları görür ne de uyarıları dikkate alır…

Askeri mağlubiyetlerimiz, Mustafa Kemal ortaya çıkıp, Kurtuluş Savaşı ile bu menfur oyuna çomak sokunca bitmiştir. Evet, kazanılan Kurtuluş Savaşı ile boynumuza geçirilmek istenen pranga kırılmış ve yok edilmek istenilen yüce milletimiz ve kutlu devletimiz varlığını sürdürmüştür.

Şimdi “bu melun oyuna bir yüzyıl ara verdirdik” diye bakarsak çok fena yanılırız. Bizim açımızdan askeri yönden verilen ara, birçok cephede devam ediyor. Oyun; ekonomik, kültürel, ahlaki, sosyal ve siyasal bütün yönlerden sinsi, ama sonuç alacak şekilde devam ettiriliyor. Değişen oyunun oynanış şekli. Hem de Cumhuriyetin daha ilk yıllarından bu yana. Oyun, o günden bugüne, artık sınırlarımızın içerisinde oynanıyor, içimizdeki işbirlikçilerin ve de gafillerin yardımlarıyla…

Son Hedef Biziz

Oyun, bizim üzerimize kurulu ve son hedef biziz. Zira, Türkiye alt edilirse, İslâm Dünyası kolaylıkla yutulur. Bunun için her şeyden önce aile yapımız bozulmak ve sapık yönelimler cinsiyet eşitliği adı altında koruma altına alınsın isteniyor. Millî bir eğitimden bahsetmek ise mümkün değil, çocuklar öğrenci değil de bilgi yüklenilen diskler sanki…

Ekonomik varlıklarımız elden çıkarılıyor, düne kadar bizim olan markalarımız bile yabancılara satılıyor, yerli bir şey kalmasın istenircesine. Ver şu kadar dövizi, al vatandaşlığı deniliyor, alanların kimler olduğuna bakılmadan. Demografik yapımız ülkeye doldurulan milyonlarca Suriyeli ve Afganlı ile bilinçli bir şekilde bozuluyor.

Diplomasının olduğu şüpheli, ancak ekonomist olduğu şüphesiz biri çıkıp “faiz sebep, enflasyon sonuç” diye gaz pedalına yükleniyor enflasyonun, “nas var nas!” diyerek. Bu nasıl bir tez ki, düşmesi gereken enflasyon yükseliyor. Bir taraftan da kur korumalı mevduat ucubesiyle hazine boşaltılıyor.

Yurt dışına çıkarılan kültür varlıklarımızı geri getirmek için çabalıyoruz da kaybolup gitmekte olan kendi kültürümüz için hiç çaba harcamıyoruz. Kültürümüz, Reise amade kanallara ve de sosyal medyaya emanet. Onlar da bizleri, gayrı milli ve de ahlaki kültürlerle şekillendirmekle meşgul…

15 Temmuz kalkışması sonrası değiştirilen rejim yetmedi, gelin şimdi de şu anayasayı değiştirelim deniliyor. Niye? Darbe ürünü diye! Peki, bu rejim de “Allah’ın bir lütfu” dedikleri o darbenin ürünü değil mi? Şimdi tutup, Reis anayasaya uymuyor bari anayasayı Reise mi uyduralım diyorsunuz? Bu da oyuna dahil mi?

Dün uyandırdık bu necip milleti, yine uyandırırız ve oynanan oyunları da birer birer ortaya koyarız. Gelin, siz bu milletin verdiği ruhsatı, başkalarının çıkarlarına yar olacak şekilde değil aziz milletin çıkarları için kullanın. Bir gün gelecek ve oynanan oyunlar aziz millet tarafından fark edilecek, bunu bile ve buna göre hareket edesiniz!

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00