Ev 4. Sayı Geleceğin Eğitimi

Geleceğin Eğitimi

Tarafından Ali Kamil YILDIRIM

Ekolojik değişime hazır ve teknolojik ilerlemeye hâkim olan güçler küresel buyurgan güçler haline dönüşecektir. Bu güçler insan hayatının ekonomisine, sağlığına, gıdasına, çevresine, sosyal, siyasal ve ideolojik, yaşamına ve güvenliğine büyük çaplı etki edecek şekilde hâkimiyetini kurabilecektir.

 

Türk milletinin ve aydınının bugün tarihi vazifesi; kendi Büyük Kültür Sistemi’ni yalnızca tarihi bir olay olmaktan çıkarıp; müstakbel kılabilmesidir. Yani, Türk Kültür Sistemi’nin bilgi ve ideoloji alanında ortaya konmasıdır.” 

Aykut EDİBALİ

 

Dünyayı değiştirmek için en güçlü silah eğitimdir.

 

Eğitim değişimdir, dünyayı değiştirmektir, geleceği inşa etmektir. Başta Hz. Peygamber olmak üzere tüm bilgeler ve dünyayı değiştiren devlet adamları toplumun geleceğini inşa etmenin en doğru yolunun “eğitim” olduğunda hemfikirdirler. İlim öğrenmenin kadın-erkek herkese farz olduğunu bildiren Hz. Peygamberimiz, “İlim Müslümanın kayıp malıdır, nerede bulursa alsın” buyruğu geleceği inşa etmenin ilimden geçtiğini belirtmektedir. Çinli bir filozofun “Bir yıl sonrasıysa düşündüğün, tohum ek. On yıI sonrasıysa tasarladığın, ağaç dik. Ama yüz yıl ötesini düşünüyorsan halkı eğit” sözü de geleceği inşa etmenin yoluna işaret etmektedir. Asri bir toplum yaratmanın öncüsü Atatürk de “Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder” sözü ile aynı gerçeği vurgulamaktadır.

 

Yeni nesillerin eğitimine ilişkin sistem geliştirilirken toplumun geleceğinin doğru inşa edilmesi hedeflenmelidir. Bunun için de dünyanın en azından gelecek 50 yılda nasıl bir dünyaya evirileceğini tahmin etmek gerekmektedir. O halde eğitimin temel belirleyicisinin geleceği doğru tahmin etmek olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

 

Eğitimi Etkileyen Gelecek Senaryoları

 

Gelecek üzerinde çalışan bilim insanları, insanlığın 15 bin yılda yaşadığı gelişimin beş mislinin önümüzdeki yüzyılda gelişeceği öngörüsünde bulunmaktadır. 21’inci yüzyılda insanlığın geleceğini etkileyen gelişmeler teknoloji, çevre, jeopolitik değişim ve gelişmelerden kaynaklanacağı öngörüsünde bulunmaktadırlar.

 

Teknolojik değişim genellikle yapay zekâ, biyomühendislik, bilgisayar programlama teknolojileri, büyük veri algoritmaları, nano teknolojileri, robotik, siber ve bulaşıcı hastalık gibi alanlar, insanlık tarihinin en hızlı gelişim ve değişimlerine sahne olmaktadır. Bu hızlı değişim ekonomiyi, sosyal yaşamı, insan-makine ilişkisini, hatta daha ileri giderek insan türünü derinden etkileyecektir. Yapay zekâ, biyokimyasal ve büyük veri algoritmaları sayesinde insan beyni ile bilgisayar arasında veri aktarımı sağlanabilecektir. Dahası insanın yerini makinaların alması, insanı işlevsiz ve işsiz bırakacak, bu işlevsizlik artacak nüfus nedeniyle daha büyük bir sorun olarak ortaya çıkacaktır. Bilişim teknolojileri, yapay zekâ ve biyoteknoloji ile bunların algoritmalardaki hızlı gelişmeler sayesinde;  bilgiye hâkim olan güç insanlığa hâkim Dijital Diktatörlüğe dönüşebilecektir. Söz konusu hâkimiyetin sosyal yapıda doğurabileceği sorunlar, mevcut ideolojilere, sosyo-ekonomik sistemlere ve hatta dini söylemlere meydan okuyacaktır. Ülkenin ve Toplumun geleceğini doğru şekillendirmekle mükellef olanlar “geleceğin tarihi” olarak adlandırabileceğimiz bu gelişmeleri, gelecek neslin eğitiminde dikkate almak zorunda kalacaktır.

 

Çevre (Ekolojik) değişim insanlık için risklerle doludur. Bu risk ve tehlikeler insanı, yaşam çevresini ve sağlığını derinden etkilemesi beklenen küresel ısınmanın muhtemel sonuçlarıdır. Yakın gelecekte insanlık küresel ısınmayı 1.5 C altında tutacak tedbirleri alamazsa; dünyada çölleşme, hasat düşmesi, kıtlık, denizlerin yükselmesi, salgın hastalık, sel, fırtına, orman yangını, kitlesel ölümler, hava kirliliği, kitlesel göçler ve savaşlara neden olacak potansiyeldedir. Ülkelerin coğrafyasına, ekonomisine ve demografik yapısına küresel ısınmanın muhtemel etkileri beka sorununa sebep olacağı gözden uzak tutulmamalıdır. Bir ülkenin geleceğinin inşasına kaynak teşkil eden stratejik öngörülerin bu muhtemel gelişmelere karşı hazırlık içinde olması gerekecektir.

 

Jeopolitik değişim ve dalgalanmalar sonunda belki de Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” somut olarak sahne bulacak veya Batı medeniyetinin alternatifsiz olarak dünyaya hâkim olacağını öngören Buzan ve Segal ’in medeniyetler bütünleşmesine doğru evirilmesi hedeflenecektir. Ekolojik değişime hazır ve teknolojik ilerlemeye hâkim olan güçler küresel buyurgan güçler haline dönüşecektir. Bu güçler insan hayatının ekonomisine, sağlığına, gıdasına, çevresine, sosyal, siyasal ve ideolojik, yaşamına ve güvenliğine büyük çaplı etki edecek şekilde hâkimiyetini kurabilecektir. Günümüzde ekonomik, sosyal, siyasal ve güvenlik boyutlarıyla jeopolitik kaymalar küresel buyurgan güçlerin hazırlıksız toplumlara ve kültürlere etkisini güçlendirecektir. Geleceğini doğru inşa etmek isteyen toplumlar böylesi jeopolitik kaymaların menfi etkisini “kader” olarak görmek yerine, hazırlıklı ve eğitimli olmayı hedeflemeli ve güç merkezi olmayı tarihi bir vecibe olarak kabullenmelidir. 

 

Geleceğin Eğitimi ve Türkiye

 

Yukarıdaki özet açıklamalardan da görüleceği üzere, geleceğin eğitimini etkileyen en önemli faktör teknolojik gelişmedeki baş döndürücü hızdır. Ancak eğitimin geleceğini etkileyen asıl tehlike; teknolojiye hâkimiyeti dijital diktatörlüğe dönüştüren Hiper Güçlerin, toplumun medeniyetini, kültürünü, aidiyetini ve hatta dinini değiştirmeye yönelik gücü ele geçirmesindedir. Bunun yanında küresel ısınmanın tetikleyebileceği beka sorununu göz ardı etmek ciddi bir risk alanına dönüşecektir. Önümüzdeki yüzyılda toplumların kaderini şüphesiz bu alanlardaki “mücadele” belirleyecektir. Dünyayı değiştirmenin en güçlü silahının “eğitim” olduğu gerçeğinden hareketle, mücadelenin başlangıç noktasının ve ideolojik temelinin “eğitim” olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Geleceği inşa etmeye yönelik bu eğitimin adı “geleceğin eğitimi” dir.

 

Türkiye’nin geleceğini belirleyecek eğitim sistemi, temel olarak iki alanda şekillendirilmelidir. Birincisi “Geleceğin Toplumunu İnşa Etmek”, ikincisi ise “Akıl ve Bilime Dayalı Eğitim” dir.

 

Geleceğin Toplumunu İnşa Etmek

 

Özetle geleceğin toplumunu inşa etmek demek Muhteşem Türkiye’yi yaratmak demektir. Muhteşem Türkiye; Büyük Türk Kültür Sisteminin medeniyetiyle insanlara ve toplumlara umut ve model olan, askeri ve ekonomik yönden güçlü olan, müreffeh ve huzurlu olan, bölgesel ve küresel alanda etkin ve hakkaniyete dayalı olan egemen bir Türkiye’dir. Bu hedefe ulaşmak için eğitim alanında alınması gereken tedbirler ve kesintisiz olarak atılması gereken adımlar nelerdir?

 

  1. İlk olarak alınması gereken tedbirleri ve yerine getirilmesi gereken ulvi vazifeleri Bilge Lider Aykut EDİBALİ bundan 44 yıl önce şöyle sıralamıştır. “Bu bakımdan, Türk milletinin ve aydınının bugün tarihi vazifesi; kendi Büyük Kültür Sistemi’ni yalnızca tarihi bir olay olmaktan çıkarıp; müstakbel kılabilmesidir. Yani, Türk Kültür Sistemi’nin bilgi ve ideoloji alanında ortaya konmasıdır. Türk Büyük Kültür Sisteminin aksiyomatik temelleri nelerdir? Bütünüyle gerçeği tanıma yolunda özelliğinedir? İlim, felsefe, ahlak, güzel sanatlarının; politik, ekonomik, askeri, teknik ve hukuk sistemlerinin gösterdiği özellikler nelerdir? Dini ve din hayatının esasları, usulleri ve gayeleri nelerdir? Bir bütün olarak tarihi kültür sistemimiz; dünyaya geçici ve kalıcı ne gibi anlamlar, değerler, kalıplar ve kaideler getirmiştir? Bunların farklı medeniyetlerdeki tesirleri ve bu medeniyetlere nazaran farklılıkları nelerdir?

İşte, Türk âlim ve düşünürlerinin Türk Kültür Sistemini sadece tarihi olmaktan kurtaracak ve onu aktüel hale getirmeye hizmet edecek araştırma alanları bunlardır.”[1]

 

Burada sıralanan altı adet temel sorunun cevaplanması işi günümüzde bir vazife, bir vasiyet olarak mili kadroların önünde bulunmaktadır. Şüphesiz bu alanlarda yapılacak gayretler tam anlamıyla eğitim ve araştırma konusudur.  Mustafa Kemal Atatürk de Türk Kültür Sistemini tarihi olmaktan çıkarıp aktüel hale getirme öngörüsüne sahipti. “Asla şüphem yoktur ki; Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır.”[2]

 

  1. Toplumun geleceğini yönlendiren yetkin ve yaratıcı kadrolar yaratılmalıdır. Bu alandaki temel hedef; geleceğin dünyasını okuyabilen, ülkesini ve milletini geleceğe hâkim kılmak için öğrenen ve öğreten, kültür ve medeniyetini yükseltmeyi yaşamının amacı haline getirmiş, temel akideler yanında aklı ve bilimi rehber edinmiş kadrolar ve nesiller yetiştirmektir. Bu amaçla eğitime yatırım esirgenmemelidir. Ayrıca meşru olmayan, bilimsellikten uzak karanlık odakların eğitimi zehirlemesine fırsat verilmemelidir.
  1. “Egemenlik Araçları” güçlendirilmelidir. Bu alandaki temel hedefleri, güçlü bir sosyal yapının yaratılması, ekonomik olarak güçlenmek ve askeri bağlamda güç merkezi olmak başlıkları altında toplayabiliriz. Güçlü sosyal yapı Büyük Türk Kültür Sistemini hayat bulması ile mümkün olacaktır. Bu alanda toplumun eğitimi asli hedef olmaktadır. Güçlü ekonomi ile askeri güç geleceğin dünyasında egemen ve saygın kalmanın önemli parametresidir ki bu konuların her biri ayrı inceleme konusudur.
  1. Hiper Güçlere karşı dirençli olmak ve eşit statüye ulaşmak hedeflenmelidir. Teknolojik, ekonomik, çevresel ve jeopolitik değişime hâkim olan Hiper Güçlerin, toplumun ekonomik, sosyal ve ideolojik yapısına olumsuz etkilerini giderici reflekslere sahip olmak için eğitimli ve donanımlı bir toplum yaratılmalıdır. Türk Kültür Sistemine hayat kazandıran, akıl ve bilime dayalı gerçekçi eğitimle geleceğin değişimine hâkim Muhteşem Türkiye zamanı geldiğinde hiper güçlerle eşit statüye kavuşabilecektir.

Akıl ve Bilime Dayalı Eğitim

 

Müslüman dünyası Batı’da (Endülüs) ve Doğu’da akıl ve bilime dayalı gelişmelerin öncülüğünü yaparken, hatta Batı dünyasındaki sosyal ve bilimsel gelişmelere öncülük ederken, 12. Yüzyıldan itibaren akıl ve bilime dayalı inkişafın yolu kesilmiş, asırlar süren yerinde saymalar sonunda dünyadaki tüm bilimsel, teknolojik ve maddi gelişmelerin gerisinde kalınmıştır. Yani “İlim Müslümanın kayıp malıdır, nerede bulursa alsın” düsturundan uzaklaşma başlamıştır.  Bu talihsiz gelişme Müslüman dünyasının günümüzdeki sorunlarının temel kaynağı olmuş, taklitçi toplumlar haline dönüşmüştür. Türk ve İslam dünyası bu açmazdan nasıl çıkmalıdır? Elbette Büyük Türk Kültür Sistemi bu açmaza çıkış yolu göstermektedir. Ancak bunun için toplum bireylerinin, dünyadaki hızlı değişimlere hâkim olmasını sağlayan Akıl ve Bilime Dayalı Eğitim modeline uygun eğitilmesi zorunlu olmaktadır. Peki, bu model nasıl olmalı, hedefleri ne olmalıdır?

 

  1. Teknolojiye hâkim olmayı ve geleceğin teknolojisini geliştirmeyi hedeflemelidir. Dünyadaki tüm değişimlerin, ekonomik ve askeri hegemonyaların temel itici gücü teknoloji olmuştur. Teknolojiye hâkim ve teknolojiyi geliştiren nesillere ihtiyaç vardır. Bugünün teknolojisini kullanma becerisine sahip nesilleri, yarının teknolojisini geliştiren nesillerine dönüştürmeliyiz. Bu değişim ancak eğitim ile olur ve bu amaçla eğitim sistemimizde köklü reform yapmayı gerektirir.
  1. Eğitimde “Eleştirel Düşüncenin” geliştirilmesi sağlanmalıdır. Sorgulamayan ve ezberci bir yapıdan uzaklaşılmalıdır. Dünyada bunu başarmış olan toplumların model alınmasında beis yoktur. Zira “İlim Çin’de de olsa gidin” buyruğu yolumuzu aydınlatmıyor mu? Ayrıca eleştirel düşünce bir bakıma felsefi düşünce yapısına açıktır. Bu alanda tutucu ve yasakçı anlayıştan korkmadan uzaklaşılmalıdır.
  1. Yaratıcılık teşvik edilmelidir. Nesillere bilgi yüklenme yerine bilgiye ulaşma yolu öğretilmeli ve proje geliştirme, problem çözümü, akıl yürütme, bilgi üretme, teknoloji üretme yoları açık tutulmalı ve teşvik edilmelidir.
  1. İletişim ve iş birliği becerileri geliştirilmelidir. Çağımızda iletişim ve bilişim teknolojilerinin geldiği seviye, “büyük veri”, “yapay zekâ” ve “algoritmalar” sayesinde dijital imparatorluğa doğru hızla ilerlemektedir. İletişimin bu boyutu ayrı bir inceleme konusu olmaktadır. Konumuz olan eğitim bağlamında İletişim ve iş birliği ise, basit anlamda başarı için grup içinde sağlıklı iletişimi ve egodan uzak birlikte iş yapma alışkanlığının geliştirilmesi anlamına gelmektedir. İletişim ayrıca lider kadrolarının toplumla haberleşme etkinliğinin artırılması anlamına da gelir. Bu bakımdan iletişim ve iş birliği becerileri bireysel gelişimin temel parametreleri olarak eğitim sisteminde yerini almalıdır.

Sıralamaya çalıştığımız tedbirler Geleceğin Eğitimi için nihai liste olmamakla beraber eğitimin özünü teşkil ettiği söylenebilir. Asıl önemli olan; böylesi bir eğitimin ön yargılardan ve yasakçı zihniyetten uzak, siyasi çıkar hesaplarından, hizipçilikten ve gericilikten arınmış olarak başlatılıp, sürdürülebilir olmasının sağlanmasıdır. Bu ise toplumun geleceğini yönlendirecek olan ehliyet ve liyakat sahibi yetkin ve yaratıcı kadrolarla ve bu kadroların adil, özgün ve özverili gayretleri ile mümkündür. Muhteşem Türkiye’nin geleceği buna bağlıdır.

 

[1] Aykut Edibali, “Sosyal Sistemlerin Temelleri”, Otağ Yayınları, 1979, s. 135-136

[2] Mustafa Kemal Atatürk, Ankara, 29 Ekim 1933

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00