Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış 2. Yılında

           

Hak ve Millet Davası’nın sesi Uyanış’ ın ikinci yılında…

 

Geçtiğimiz bir yıl içinde milletimizin buhranlarından kurtuluş mücadelesinde dipdiri uyandırma, akıllı davranışları ile bilinçlendirme, millet düşmanlarının tuzaklarına karşı daima uyanık kalma yolundaki yayınlarımızla görevlerimizi yapmış bulunmaktayız.

 

Tarih iyi niyetlerle başlayan, fakat ehliyet ve liyakatten yoksun teşebbüslerin enkazları ile doludur. Maddi problemler çözülemeyince beraberinde manevi ve sosyal yıkım gelmektedir. Toplumun manevi değerleri zayıflamakta, ahlaki ve sosyal ilişkiler bozulmaktadır.

 

Uyanış dergimizin yayına başlamasının ikinci yılına girmiş bulunmaktayız. Geçtiğimiz bir yıl içinde milletimizin buhranlarından kurtuluş mücadelesinde dipdiri uyandırma, akıllı davranışları ile bilinçlendirme, millet düşmanlarının tuzaklarına karşı daima uyanık kalma yolundaki yayınlarımızla görevlerimizi yapmış bulunmaktayız. Yaptığımız ikaz ve irşatlar ile bir takım siyasi çevrelerin bundan istifade ettiklerini biliyoruz. Ancak, bahşedilen bu nimetlere mukabil milli uyanış hareketini yeteri kadar önemsememiş olduklarını görmekteyiz. Yeteri kadar önem verilmemiş olmak hareketimizin büyük ve yüce şanını asla zedelemeyecektir.

Enflasyon Durdurulamıyor

Ekonomik yıkımın ve enflasyonun durdurulmasında gösterdiğimiz formüllerin ne kadar isabetli olduğu ortaya çıkmıştır. “Ekonomik hayatı yabancıların vesayetinden kurtarmak” gerektiği vurgulanan ikazlarımızdan sonra milli sanayi hamlelerinin yaygınlaşmaya başladığı görülmüştür. Özellikle harp sanayindeki gelişmeler ülkenin yüz akı olmuştur. Bu iyi niyetli hamlelerin gelişme ve başarı şansı ne kadar olacaktır? Tarih iyi niyetlerle başlayan, fakat ehliyet ve liyakatten yoksun teşebbüslerin enkazları ile doludur. Bu bağlamda enflasyon ile mücadelede siyasi iktidar sınıfta kalmıştır. İki seneye yakın bir zaman içinde tüketici fiyatları üçe, beşe hatta ona katlanmıştır. Siyasi iktidar ise bu katlanan fiyatların ancak yarısına yakın bir oranı resmi enflasyon olarak değerlendirmiştir. Maaş ile geçinen emekli ve işçilerin gelir düzeyleri enflasyon karşısında gerilemiştir. Geçim sıkıntısı, ekonomik sıkıntılar vatandaşı perişan etmiştir. Ekonomik sıkıntılarına çare bulamayan birçok insan gayri meşru yollara başvurmak zorunda kalmaktadır. Maddi problemler çözülemeyince beraberinde manevi ve sosyal yıkım gelmektedir. Toplumun manevi değerleri zayıflamakta, ahlaki ve sosyal ilişkiler bozulmaktadır. Uyanış yayınlarımızda bu ve benzeri problemler için gerekli ikazların yapılmasına rağmen bu milli buhranların çözümüne yönelik faaliyetler işe yaramamıştır.  

Arap Baharı Bir Aldatmacadır.

BOP Projesi kapsamında devam eden Ortadoğu savaşları ülkeleri kan gölüne dönüştürmüştür. “Arap Baharı” hamlesi ile başlatılan Arap dünyasındaki öldürücü yıkımlar İsrail Gazze savaşı ile zirveye ulaşmıştır. Hür dünyadan İsrail’in insanlık dışı saldırılarına karşı hiçbir müdahale olmamıştır. Herkes gibi Türkiye de tehdit ve temennilerle İsrail soykırımına sesleniyordu. Ortadoğu’da barışın bir yerden başlaması gerekiyordu. Türkiye’nin özellikle komşularıyla dostane ilişkiler içinde olması ve savaşların durdurulması gerektiği yayınlarımızla anlatılmıştı. Savaştan kaçan sığınmacıların sığınağı olan Türkiye’den, Cumhurbaşkanı açıklamaları ile “Suriye’ye dostluk elimizi daima uzattık ve uzatırız” diyerek, Suriye ile dostluk temaslarının başladığını görüyoruz. Bu ve benzeri iyi niyetli girişimler İsrail’in yayılma politikasına engel olacak bir iş olmadığı aşikârdır. İsrail sınırlarını Arz-ı mev’ud bölgesi olarak genişletmeye devam etmektedir. Muharref Tevrat’ta geçen “Ayak tabanının basacağı her yer sizin olacak” cümlesini bir iman haline getirmiş olan Yahudilerin her türlü katliamdan çekinmeyecekleri aşikârdır.

ABD planladığı BOP projesi kapsamında İsrail’i bir manivela gibi kullanmaktadır. İsrail’i güçlendirmek ve büyütmek istemektedir. 2010 yılından itibaren başlatılan “Arap Baharı” yutturmacası ile Arap ülkelerini hizaya getirmişlerdir. Tunus’tan başlayan halk ayaklanmaları diğer Arap ülkelerinin (Cezayir, Fas, Ürdün, Lübnan, Sudan, Umman, Suudi Arabistan, Mısır, Yemen, Libya, İran, Irak, Batı Sahra, Bahreyn, Cibuti, Moritanya) rejimlerini değiştirmeye yönelik eylemlerle devam etmiştir. Bu tür yayınlarımızla düşmanın vatana müdahale metotlarını anlatmış ve gerekli ikazımızı yapmıştık. Türkiye bir iyi niyet göstergesi olarak savaştan kaçan insanları sığınmacı olarak kabul etmiştir. Ülke nüfusunu % 10 larını bulan sığınmacı akınına karşı vatanın sessiz bir istila ile karşı karşıya olduğunu gösteren yayınlarımızla ülkeyi kuşatan bir tehlikeyi haber vermiştik. Milli kültürün, milli ahlakın ne kadar korunmaya ihtiyacı olduğunu ifade etmeye bile gerek olmadığı bir zamanda bu kutsal değerlerin yıkılmaya başladığı görülmektedir. Ahlaksızlık, hırsızlık, madde bağımlığı gibi hastalıkların yaygılaştığı görülmektedir. Yabancı kültürlerin, yabancı ahlak kurallarının toplumumuzu yıpratmasına seyirci kalınamaz.   Sayın Cumhurbaşkanının “Muhacir-Ensar” örneği ile açıklamaya çalıştığı sığınmacı politikasının yeterli olmadığını açıklayan yayınlarımız oldu. Toplumumuz içinde yaşamak mecburiyetinde olan sığınmacılar için ne gibi bir sosyal uyumluluk programı olmuştur? Aksine sığınmacıların yaşadıkları yerlerde olaylar çıkmakta, güvenlik zaafa düşmektedir. Hırsızlık, ahlaksızlık, sahtecilik, mala cana zarar verme, sosyal uyumsuzluk gibi problemlerin polisiye tedbirlerle çözülemeyeceği anlatılmıştı.

Ağla Abdullah Ağla

20 Mart 2014 tarihinde IŞİD bir tehditte bulunuyor. Ata yadigârı, Selçuklunun emaneti Caber kalesinde bulunan Süleyman Şah Türbesi ve saygı karakolu olan vatan toprağı terk edilmiş, gönderde dalgalanan şanlı bayrak indirilmişti. Bu olay karşısında rahmetli Edibali Endülüs Sultanı Muhammed Abdullah’ın Gırnata kalesini terk ederek ağlaması ve bunu gören annesinin ona söylediği sözü hatırlatmıştı. Ayşe Sultan şöyle demişti: “Ağla Abdullah ağla. Erkekler gibi savaşamadın, şimdi kadınlar gibi ağla.” IŞİD’e karşı neden bir saygı karakolunu, emanet olan kalemizi koruyamadık, vatan toprağını terk ettik.

Ehliyet ve Liyakat

2024 Yılı 31 Mart günü Türkiye Mahalli İdareler Seçimleri yapmıştır. Seçim vesilesi ile Dergimiz Uyanış ülke yönetiminde “ehliyet ve liyakat” esaslarını açıklayan yayınlar yapmıştır. Ayrıca adaletsiz yönetimlerin ülkeyi yaşanmaz hale dönüştürdüğü bu hayattan kurtuluşun yollarını anlatarak, meşru olan yolların, hak ve adalet, ilim ve ahlaktan uzaklaşarak yalan ve hileye dayanan siyaset yolu olmadığını göstererek milletin uyanış mücadelesini sergilemiştik. Muhteşem Türkiye’nin kuruluşunda gerekli olan, başta hukuk devleti ilkesinden başlayarak vatana ve millete azim ve kararlılıkla hizmet etmenin yollarını anlattık. İnsan hak ve özgürlüklerine dayalı Hukuk Devleti ilkesi ile Muhteşem Türkiye’yi kurmanın yollarını göstermiştik.

Kem Alet İle Kemalat Olmaz

Ülke meselelerinin teşhisleri tamamdır. Tanımlanan sosyal problemlerin tedavi formülleri anlatıldı. Yaşanan hayatta kötü ve yanlışları tespit etmek kolaydır. Önemli olan doğru ve iyi olanı bulabilmektir. Yanılgı ve yanlışlarınız hayatınıza yön verecek iyi ve doğruyu bulmanıza engel değildir. Hayattaki yanılgılar bir tecrübedir. Uyanış yayın hayatında bunu yapmaya çalışmıştır. Ama işin başında bulunanlar, işin sonunda tespit edilen problemleri çözülebildi mi? Asıl mesele budur. Görülüyor ki hala millet ızdırabı devam ediyor. Milli meselelerin çözümünü yapacak ehliyette insan gücünden yoksun olduğumuz ortaya çıkmıştır. İş yapabilme bir sanat ve beceri işidir. Milli problemlere karşı dayanamayıp, yenik düşen insanlarla problemler çözülemez. Her hal ve şartta daima uyanık ve dik durmak, eğilip bükülmemek, ehliyet ve liyakatin ilk kuralıdır. İşi yapacak ehliyetli ve liyakatli kişilere ihtiyaç vardır. Her işte mutlak başarılı olmak mümkün değildir. Başarısız olduğunu anlamak ve bundan ders almak ehliyet ve liyakat işidir. Seçilip iş başına getirilen kişilerin uygun olmadığı ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak “kem alet ile kemalat olmaz” demek gerekir.

                                                                                                                                               

 

Related posts

BAŞYAZI: Ordumuzu Göz Bebeğimiz Gibi Korumalıyız. #13

Siyasetin Yasası Var

İran Ne Dost Ne Düşman