Ev 2. Sayı Halk Bilimci Şair Nail Tan Türk Milleti Atasözü ve Deyimleri Çok Sever

Halk Bilimci Şair Nail Tan Türk Milleti Atasözü ve Deyimleri Çok Sever

Tarafından Dr. Abdullah DEMİRCİ

Türk milleti, atasözü ve deyimleri çok sever. Söyleşimizin başında da belirttiğimiz gibi ayet, hadislerden sonra atasözlerine güvenir halkımız. Başı dara düşünce, “Bu konuda atalarımız ne demiş?” diye düşünür

 Nail TAN: Türk milleti, atasözü ve deyimleri çok sever

                                                                                    Dr. Abdullah DEMİRCİ

Halk bilimci, şair Nail Tan ile atasözü ve deyimler üzerine konuştuk. Tan, Atasözü ve deyimler, Türk halk kültürünün en sürdürülebilir dallarının başında gelmektedir. “Türk Atasözü ve Deyimleri Merkezi/Enstitüsü” kurulmalıdır, dedi.

            Dr. Abdullah DEMİRCİ: Kısaca atasözü ve deyim nedir? Farkını açıklar mısınız?

            Nail TAN: Başta Türkçe Sözlük (TDK) olmak üzere TDK’nin ve diğer atasözü deyim incelemelerinde birbirine yakın onlarca tanımı var. Yeni bir tanım yapmak istemiyorum. Doğru da değil. TDK’nin sözlüklerindeki (Ö.A.Aksoy’u değil genel olanları) tanımları kabul etmek gerekir. Çünkü sözlükler çok sayıdaki dilcinin katkısıyla hazırlanıyor.

            Atasözü ve deyim sözlüklerinde yapılan hataların başında yanlış misafirlikler; yani atasözünü deyim, deyimi atasözü gösterme gelmektedir. İkisini birbirinden kolaylıkla ayırmak mümkündür. Şöyle ki: Atasözleri, toplumca benimsenmiş; ayet, hadis, kanun, töre gibi uyulmasında fayda olduğuna inanılmış davranış, duygu ve düşünceleri, hatırda kalmayı sağlayan kısa, öz, sanatlı bir şekilde ifade eden yargı, öğütlerdir. Tereddüt, kişisel görüş söz konusu değildir. Deyimler ise bir söz, davranış, durum, olay karşısında toplumun ortak, bilinçaltına yerleşmiş duygu ve düşüncelerini yansıtan kalıplaşmış söz öbekleridir. Çoğu zaman, bu söz öbekleri, gerçek anlamlarının dışında mecazi anlam kazanmışlardır. Kişi, grup, meslek, cinsiyete göre deyimler farklı anlamlar kazanmakta, birbiriyle çelişebilmektedir. Deyimlerin diğer bir özelliği de atasözlerine yapı taşı oluşturmalarıdır. Atasözlerinde genellikle yüklemlerin çekimli hâlde kullanılması düşünülmez, oysa deyimler çekimli olarak kullanılırlar ve çok sayıda çeşitlemeye sahip olurlar. Deyimin atasözüne dönüşmesi, atasözü içindeki deyimlerin de müstakil olarak kullanılması mümkündür. Bazı örnekler:

Ayağını yorganına göre uzat/uzatmak gerek. Atasözüdür. Öğüt veriyor. Hüküm bildiriyor.

Ayağını yorganına göre uzatmak. Deyimdir. Bir tutum, davranış anlatıyor.

Denizin kıyısında kuyu kazılmaz. Atasözüdür.

Denizin kıyısında kuyu kazmak. Deyimdir.

Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer. Atasözüdür.

Sütten ağzı yanmak ve yoğurdu üfleyerek yemek ise iki ayrı deyimdir.

            Dr. Abdullah DEMİRCİ: Türkiye Türkçesinde atasözü ve deyim sayısı ne kadar? Sizce, en zengin muhtevalı atasözü ve deyim kitapları hangileridir?

            Nail TAN: En güç soru. Atasözü ve deyimler bir dil malzemesi olduğuna göre bunları derlemek, arşivlemek, yayımlamak TDK’nin görevi kabul edilmiştir. TDK, ne yazık ki 1983 yılına kadar bir dernek statüsünde çalışmış, kurucusu yüce Atatürk’ün gösterdiği “Akademi” hedefine ulaşamamıştır. Bu yüzden, yeterince bilimsel çalışma yapılamamıştır. Yapılanları asla küçümsemiyorum ama dil, Bilimler Akademisi işidir.

TDK, atasözü ve deyimleri iki bölümde değerlendirip yayımlamıştır. 1. Yaygın kullanılanlar. 2. Bölge ağızlarında kullanılıp yaygınlaşmamış veya çeşitleme durumunda olanlar. Diğer yandan, mevcut kanunlar çerçevesinde müstechen bulunan atasözü ve deyimler hem arşivlenmemiş hem de yayımlanmamıştır. Bir dilde kullanılan bütün kelime ve söz öbeklerini derleme, arşivleme, uygun görülenleri yayımlama 1983’te kamu bilim kurumu hâline dönüştürülen TDK’nin görevidir. TDK’nin bunun gibi daha birçok görevi vardır. TDK Kitaplığındaki yayımlanmamış atasözü ve deyim sözlüklerinde Ömer Asım Aksoy’un yayımladıklarından daha fazla söz vardır.

            Dr. Abdullah DEMİRCİ: Son senelerde atasözü ve deyimler üzerinde çalışıyorsunuz ve araştırmalarınızı Türk Dili dergisi başta olmak üzere bazı dergilerde yayımlıyorsunuz. Amacını açıklar mısınız?

            Nail TAN: Yaklaşık yedi yıldır atasözü ve deyim araştırmalarında yoğunlaştım.   Çünkü bazı yazılarım için atasözü, deyim sözlüklerine başvurduğumda şunu gördüm.

            Atasözü, deyim ayrımında sorun vardı. Sınırlar kesin çizgilerle çizilmemişti. Atasözünü deyim, deyimi atasözü gösterme yanlışı yaygındı.

            Birçok güzel atasözü ve deyimin ya kendisi ya da çeşitlemeleri sözlüklere girmemişti. Çeşitleme, neden değersiz olsun ki? TRT THM Repertuvar Kurulları da yıllarca çeşitleme durumundaki binlerce türküyü mikrofondan, ekrandan uzakta tuttu. Çeşitlemeler; bir sözün bir halk kültürü ürününün eskiliğini, yaygınlığını gösterir. Derlemelerimle sözlükleri zenginleştirmeye çalışıyorum.

            Sözlere genellikle masa başında anlamlar verilmişti. Bu yüzden, anlamlar bazen eksikti, bazen de çok farklıydı. Türkiye Türkçesinde atasözü ve deyimlere anlam verme çalışmalarının tarihçesiyle ilgili çok geniş bir incelememiz bu yıl yayımlanacaktır. İki hakemden olumlu rapor almıştır.

Araştırmalarımın sonuçlarını yayımlarken TDK’nin dergilerine öncelik veriyorum. Çünkü bu alanda bir uygulama yapılacaksa, bu kurumdan gelecektir.

            Dr. Abdullah DEMİRCİ: Halk kültürümüzün en özlü ve canlı unsurları olan atasözleri ve deyimlerin hikâyeleriyle ilgili kitaplarda son yıllarda bir artış ve talep oldu. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?

            Nail TAN: Her şeyden önce Türk milleti, atasözü ve deyimleri çok sever. Söyleşimizin başında da belirttiğimiz gibi ayet, hadislerden sonra atasözlerine güvenir halkımız. Başı dara düşünce, “Bu konuda atalarımız ne demiş?” diye düşünür. Halk felsefesinin, kamu vicdanının, ortak aklın sözcüsüdür atasözü ve deyimler. Bu sözlüklere duyulan güven, saygı onlarla ilgili doğuş hikâyelerine de otomatik olarak yansımaktadır. İlk ve orta dereceli okullarda atasözü, deyim açıklamaları derslerde sık sık gündeme gelmekte, sınavlarda da sorulmaktadır.

            Atasözü, deyim hikâyelerine duyulan ilgi, bu konudaki kitapların satışından bellidir. Bu ilgi, bazı insanları, yazarları, atasözü hikâyesi uydurmaya da yöneltmiştir.

            Genel olarak halkımız hikâye, fıkra anlatmayı, dinlemeyi çok sever. Atasözü, deyim doğuş hikâyelerine duyulan ilginin kaynağında bu alışkanlığın önemli bir payının bulunduğunu unutmamak gerekir.

            Dr. Abdullah DEMİRCİ: Türkçemizdeki atasözü ve deyim kullanımında bir yozlaşma görüyor musunuz?

            Nail TAN: Görüyorum. İnsan anlamındaki âdemin halk arasında büyük ses uyumuna göre “adam” hâline gelmiş şeklini “erkek” anlayıp “bilim adamı”nı “bilim insanı”na, “iş adamı”nı “iş insanı”na dönüştüren kafa dilde kelime, atasözü, deyim ayıklamasına gidebiliyor. Kadınları, engellileri, etnik grupları aşağılıyor diye birçok sözü sözlüklerden çıkarmaya kalkabiliyor. Bir dilin söz hazinesini tespit eden sözlüklerdeki her kelimeyi, sözü kullanmaya mecbur değilsiniz. Kullanmazsınız o kadar. Ama dilden, yazma eserlerden, romanlardan, hikâyelerden, şiirlerden, dizi senaryolarından çıkaramazsınız.

            Dilimizdeki atasözü ve deyimlerin yarısından çoğu çok dilli, çok dinli, çok uluslu, çok kültürlü Osmanlı sosyal yapısının ürünüdür. Sadece Ahmet Vefik Paşa’nın Müntehabât-ı Durûb-ı Emsâl-Atalar Sözü derlemesinden 8.000 dolayında kalıplaşmış söz miras kalmıştır. Osmanlı’nın her şeyi iyi, atasözlerine gelince kötü… Çingeneyi kötülüyor, kadını aşağılıyor, Ermeni, Rum Yahudi’yi gâvur görüp küçümsüyor diye. Elbette bu sözler döneminin halk felsefesini yansıtacaktı. Süleymaniye Camii de, bu sözler de Osmanlı’dan bize miras kalmıştır. Mirasın bir kısmını müzelerde koruyor bir kısmını da kullanıyoruz.

            Diğer yandan yabancı dilde öğrenimin yaygınlaşması, yurt dışında öğrenim görenlerin çoğalması sonucu özellikle İngilizceden bazı atasözü ve deyimler Türkçeye çevrilip kullanıma sokulmaktadır. İçlerinde kelime kelime aktarılmış olanlarının bulunduğunu dil bilenler söylüyorlar. Osmanlı döneminde Arapça ve Farsçadan böyle aktarmalar yapılmıştı. O zamanki ortam farklıydı. Şimdi yanımızda geniş Türk dünyası var. Türkiye Türkçesine lehçelerden atasözü ve deyim aktarmak çok yararlı olur.

         Dr. Abdullah DEMİRCİ: Bilinenlerin yanı sıra yeni atasözü ve deyimler doğuyor mu?

            Nail TAN: Atasözü ve deyimler, Türk halk kültürünün en sürdürülebilir dallarının başında gelmektedir. Teknoloji, sanayileşme, şehirleşme, iletişim, eğitim alanlarındaki baş döndürücü gelişmeler karşısında Türkçenin söz dağarcığında zenginleşme görülmektedir. Yeni deyimlerde ilgili bir makalemi Dr. Doğan Kaya Armağanı’na gönderdim. Bu konuda siz de bana yeni deyimler gönderiyorsunuz. Söz gelimi; Gaziantepli bir atık kâğıt toplayıcısının “Ankara’da atığı katık yapıp geçiniyoruz.” dediğini siz bildirdiniz. “Atığı katık yapmak” ne kadar güzel bir deyim.

            Futbol maçları bazı sportif terimlere mecazi anlamlar kazandırmış yeni deyimlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur: Tribünlere oynamak, ofsayda düşmek, topa girmek, taca atmak, uzatmaları oynamak gibi.

Yine otomobil kullanmanın, mecazi anlam yükleyip dilimize kazandırdığı deyimler de göze çarpmaktadır: Fren yapmak, gaza basmak, direksiyona geçmek, duvara toslamak, kaportayı çizdirmek, geri vitese almak gibi.

            Dr. Abdullah DEMİRCİ: Türk atasözü ve deyimleriyle ilgili çalışmalarda bir eksiklik görüyor musunuz? Görüyorsanız sizce neler yapılmalıdır?

            Nail TAN: En beğendiğim soru. Siz sormasaydınız, niçin şu soruyu sormuyorsunuz diye hatırlatacaktım.

İki yıl kadar önce Hacettepe Üniversitesinde eski TDK Başkanı Şükrü Halûk Akalın Sözlük Bilimi Merkezini kurdu.  YÖK, üniversitelerin bazı alanlarda uzmanlaşmasını teşvik ediyor. Yirmiye yakın üniversiteye uzmanlık alanı verdi. Bu olaylardan hareket etmek istiyorum. Çünkü Türkiye’de ne Fransa, Rusya Federasyonu, Türk Cumhuriyetlerinde olduğu gibi Bilimler Akademisi ve içinde Dilcilik Enstitüsü kurma eğilimi var ne de TDK’yi akademiye dönüştürme ihtimali. Pandemi, birçok planı altüst etmedi değil. O hâlde kestirmeden gidelim. Mademki paremiyoloji/atasözü bilimi ve frazeiyoloji/deyim bilimi diye dil biliminin iki alt  dalı var (sözlük bilimi gibi), bu iki dalda da bir üniversitede (İstanbul, Ankara DTCF, Marmara Ü gibi) bir “Türk Atasözü ve Deyimleri Merkezi/Enstitüsü” kurulabilir. Böyle bir merkez veya TDK’nin yapması gereken başlıca çalışmalar şunlar olabilir:

Türk atasözü ve deyimleri arşivi (Dünyadaki yazma ve basma eserlerin kopyaları dâhil )

Türk atasözü ve deyimleri uzmanlık kitaplığı

Türk atasözü ve deyimleri bibliyografyası

Bütün arşiv ve yayınlar taranarak Türk atasözü ve deyimleri katalogu

İlk dört çalışmadan sonra çeşitli seviyelerde atasözü ve deyim sözlükleri yayımlanması

Görüldüğü gibi, konu sanıldığının aksine zor, ekip çalışması gerektiren, süreklilik isteyen bir alandır. Bu merkezde/enstitüde görev alanların üniversitede derse girme görevlerinin bulunmaması şarttır. Zaten yeteri kadar geç kalmışız. Bir 50 yıl daha geçerse korkarım herkes ya İngiliz ya da Arap atasözü ve deyimlerini kullanır duruma gelebilir. Zaten dil giderse; vatan, millet, bayrak da gider.

      Dr. Abdullah DEMİRCİ: Yararlı bir söyleşi oldu. Türk halk bilimi adına teşekkür ederiz.

 

            Nail TAN: Asıl ben teşekkür ederim. 79 yaşındayım. Artık korkmadan bazı gerçekleri söylemenin zamanı geldi. Yeni nesilden ben umutluyum. Teknoloji, onları ister istemez dünyadaki gelişmelere uymaya zorluyor. Yaşamak için, kendi uluslarını güçlü tutmak isteyeceklerdir. Dil, ulusun kalbidir. Kalp çalışmazsa beden ölür. Z kuşağı, bizim iki ayda yaptığımız işi bir haftada yapacak donanım, iradeye sahiptir. Hiç şüphem yok…

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00