Ev 8. Sayı İRAN’IN “HAKİKİ SÖZ” OPPERASYONU İsrail’in istediği Bölgesel Savaş Çıkar mı?

İRAN’IN “HAKİKİ SÖZ” OPPERASYONU İsrail’in istediği Bölgesel Savaş Çıkar mı?

Tarafından Ali Kamil YILDIRIM

Türkiye itidal telkin bağlamında İran’ın yanında yer almalıdır. Bu bağlamda gerekirse Rusya ve Çin ile birlikte hareket edebilmelidir. Bu alanda en önemli maddi katkı Kürecik Radarının geçici olarak susturulmasında yatmaktadır.

İsrail’in  İran’a sataşmasının nedeni savaşı yayma amacını taşımaktaydı. Böylece bir taşla üç kuş vuracaktı. İlki İran tehdidi nedeniyle Gazze’yi dünya gündeminden düşürmek, ikincisi İsrail liderliğinin iç ve dış dünyada kötüleşen imajını, mağduriyetle düzeltmek, üçüncüsü ve en önemlisi İran merkezli bölgesel savaş çıkararak bu savaşa ABD ve Batıyı da ortak etmek, yani “Armegedon” heveslilerine çanak tutmak. İsrail henüz bu son aşamaya gelemedi, ancak diğer amaçlarına ulaşmış bulunmaktadır.

 

Ortadoğu’da patlayarak yayılacak büyük savaşın bölgede görünen iki aktörü vardır; İsrail ve İran. Her iki ülkenin biri diğerine karşı düşmanlığı “varoluşsal” nedenlere dayanmaktadır. İlginçtir tarihte Babil sürgününden sonra Yahudileri tekrar yurduna kavuşturan ve Süleyman mabedini yeniden inşa eden Pers Kralıydı (MÖ. 500). Bugünkü İran ise İsrail devletinin meşruiyetini tanımamakta ve bu ülkenin yok olmasını ideolojik bir hedef olarak belirlemektedir. İsrail ise İran’ı mevcut ve mutasavver yurduna yönelik en büyük tehdit olarak görmektedir. Bu tehdit algısının en önemli sebebi ise İran’ın nükleer güce sahip olmak üzere oluşu ve bu gücü İsrail’e gönderme yeteneği olan atma vasıtalarına (Orta ve uzun menzilli Balistik füze ve Seyir Füzeleri) elan sahip olmasıdır. İran İsrail’i yok etme amacındayken, İsrail ise en azından İran’ın nükleer kapasitesi ile onun savaşma kapasitesini yok etmek istemektedir.

İran İsrail’e yönelik hedefini 1979 devriminden itibaren geliştirirken, İsrail Büyük İsrail devletini ve güvenliğini sağlama stratejisini, en azından 1948 yılından itibaren geliştirmektedir. Bu doğrultuda İran, Irak’taki “Haşdi Şabi”, Suriye ve Lübnan’daki “Hizbullah” ve Yemen’deki “Husi” yapılanması ile “Şii Ekseni” kurmuştur. Bu vekil savaşçılarla İran’dan Akdeniz’e oradan Aden Körfezine kadar uzanan etki alanı oluşturmuştur. Günümüzde bu gücü İsrail aleyhine kullanmaya devam etmektedir. Buna karşın İsrail istihbarata dayalı olarak İran’ın nükleer programını imha ederek üzerine gelmesi muhtemel nükleer tehdidi bertaraf etmek için uzun yıllardır hazırlık yapmaktadır. Aynı zamanda İsrail İran’ın ülkesi dışındaki vekil savaşçılarına karşı istihbarata dayalı kesintisiz operasyonlar yapmaktadır. Son olarak İsrail 1 Nisan gecesi Şam’daki İran Konsolosluğunda bulunan üst düzey üç general dâhil 13 İranlı’yı öldürmüştür. Bu eylem İran topraklarındaki ilk ciddi askeri operasyon olma özelliğindedir.

“Hakiki Söz” Operasyonu

İran Şam Konsolosluğunda İsrail’in gerçekleştirdiği ölümcül saldırıdan 13 gün sonra, 14 Nisan günü “meşru müdafaa” hakkını kullanarak İsrail anavatanına yönelik ilk askeri operasyonu “Hakiki Söz” adıyla gerçekleştirmiştir. İran bu operasyonu tırmanmaya fırsat vermeyen ölçülü seviyede tutmuş ve savaş ilan etmeden gerçekleştirerek dünyaya İsrail’in Şam operasyonuna cevap niteliğinde olduğu mesajını vermek istemiştir. İran bu operasyonda 170 adet Şehid-136S intihar Dronu, 30 adet 1000 km menzilli (muhtemelen Pevah ve Talaiye) Seyir Füzesi ve 120 adet Hayber Kırıcısı ve Şahab-3 ayarında Balistik Füzesini kullanmıştır. Dronların İsrail’e ulaşması 5,5 saat, Seyir Füzelerinin 1,5 saat, Balistik Füzelerin ulaşması ise 15 dakika civarında mümkün olmaktadır. Saldırı paketi eş zamanda İsrail üzerinde teksiflenecek şekilde planlanmış olması muhtemeldir. Yine bu saldırı paketinin Irak ve Ürdün hava sahasından geçtiği bilinmektedir. Dronlar ve Seyir Füzeleri nispeten düşük süratli ve düşük yükseklikte uçmaları nedeniyle, ekseriyetini Irak ve Ürdün hava sahasında iken ABD ve İngiltere savunma sistemlerince yolda düşürüldüğü anlaşılmaktadır. İsrail’e ulaşan Dron ve Seyir Füzeleri bu ülkenin “Demir Kubbe” ve “Davut Sapanı” adı verilen çok katmanlı savunma sistemince son safhaya kadar düşürülmüş olduğunu öğrenmekteyiz.

Kürecik Radarı Bu İşin Neresinde?

“Hakiki Söz” operasyonunun asli silahı Balistik Füzeler olmuştur. Sayıları 120 civarında olduğu iddia edilen bu füzelerin birkaç adedi hariç tümünün İsrail’e ulaşmadan vurulmuş olması bu operasyonun en “can alıcı” noktası olmaktadır. Bu tehdidin önlenmesi için İsrail’de konuşlu olduğu ABD yapımı Terminal Yüksek İrtifa Alan Savunması (THAAD) atmosfer üstü balistik füze önleme sistemleri, İsrail yapımı ARROW-2 ve ARROW-3 sistemleri ve son safhada PATRİOT sistemlerinin kullanılmış olması yüksek ihtimaldir. Bölgede konuşlu ABD gemileri de Balistik Füzeleri çok uzak mesafeden önledikleri ifade edilmektedir.

Füze savunma mimarisinin en önemli bileşenlerinin başında erken ihbar gelmektedir. Balistik Füzenin atış anından itibaren izlenmesi uzaktan önleme garantisi sağlar. Kürecik Radarı İran bölgesini izlemekte ve bilgileri gerçek zamanlı olarak ABD’ye aktarmakta ve oradan tereddütsüz İsrail’e aktarılmaktadır. Zira ABD İsrail’in savunmasını fiilen üstlenmiş bulunmaktadır. Yani özetle Kürecik Radarı kuruluşundan bu yana ilk aktif eylemini İsrail’in savunmasına katkı için yaptığı söylenebilir.

“Hakiki Söz” Operasyonundan Kim, Ne Kazandı?

Her ne kadar İsrail’in bu operasyonda harcadığı savunma füzelerinin maliyeti 1.5 milyar doları aşmış olsa da kuşkusuz kazançlı taraf İsrail olmuştur. Bu sayede (ABD desteğiyle de olsa) ülkesini savunma yeteneğini kanıtlamıştır.  İran’a sataşmasının nedeni savaşı yayma amacını taşımaktaydı. Böylece bir taşla üç kuş vuracaktı. İlki İran tehdidi nedeniyle Gazze’yi dünya gündeminden düşürmek, ikincisi İsrail liderliğinin iç ve dış dünyada kötüleşen imajını, mağduriyetle düzeltmek, üçüncüsü ve en önemlisi İran merkezli bölgesel savaş çıkararak bu savaşa ABD ve Batıyı da ortak etmek, yani “Armegedon” heveslilerine çanak tutmak. İsrail henüz bu son aşamaya gelemedi, ancak diğer amaçlarına ulaşmış bulunmaktadır.

İran’ın en önemli kazancı İsrail’e yönelik geniş kapsamlı operasyon yapma yeteneğini (sonuç başarısız olsa da) test etmesi ve dünyaya sergilemesi olmuştur. Bu girişim Şii Ekseninin direncini kuvvetlendirecektir. Ancak İsrail’in Gazze katliamını örtme ve bu ülkeye “mağduriyet” kazandırarak uluslararası desteği kuvvetlendirme gibi bir etkisi olmuştur. İran böylece, Gazze’ye fayda yerine zarar veren ve dünyada kötüleşen İsrail imajının toparlanmasına yardım eden konuma düşmüştür.

 Sonuç itibariyle İran’ın bu operasyonunun fiili bir sonuç almaktan uzak kaldığı görülmektedir. Önceden haberli bir saldırı paketinin, Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymeni’nin Ocak 2020’de Irak’ta ABD tarafından öldürülmesi sonrasında ABD Tesislerine yapılan İran saldırısının bir tiyatro olduğu sonradan ortaya çıkmıştı. Bu son İran saldırısının da benzer bir senaryoya sahip olduğu imajı giderek yaygınlaşmaktadır.

Bundan Sonra Ne Olabilir?

Muhtemel bir savaş ve geleceği ABD’nin tutumuna bağlıdır. İsrail savaşın yayılmasını isterken, ABD mevcut konjonktürde Ortadoğu’daki bölgesel savaşa dâhil olmak istemez. İsrail ise ABD desteği olmadan İran’a karşı savaş başlatamaz. O halde “Hakiki Söz” müsademesine İsrail’in reaksiyonu ne olur? Muhtemel hareket tarzları şunlar olabilir:

İsrail karşılık vermeyi ileriye erteleyebilir veya İran’ın vekil savaşçılarına saldırılarını yoğunlaştırabilir. Başka bir hareket tarzıyla İran’ın üst düzey yöneticilerine ve nükleer uzmanlarına suikast düzenleyebilir. Muhtemel hareket tarzlarının en tehlikelisi ABD ve Batı’nın aktif desteği olmadan İran’a misliyle mukabele etmesidir. Bu amaçla Balistik Füze, Seyir Füze ve intihar Dronlarıyla zayıf İran Hava Savunmasını köreltip, savaş uçaklarıyla nükleer tesisleri vurabilir. Aslında İsrail bu son seçenek için onlarca yıldır hazırlık yapmaktadır. Elbette bunun anlamı bölgesel savaştır. Aslında er veya geç bu savaş çıkacaktır, ama zamanı belirsizdir. En muhtemel zaman ise İran’ın uranyum zenginleştirme programının nükleer silah yapabilme seviyesine gelme zamanıdır. İsrail ise bunu şimdiden yapmak isteyecektir.  Kilit nokta ABD tutumundadır. Eğer ABD ve Batı İsrail’in güvenliğini garanti edip onun elini serbest bırakırsa bu son seçenek kaçınılmaz hale gelebilir.

Türkiye Ne Yapmalı?

İran ve İsrail odaklı muhtemel bir savaş tüm Ortadoğu’yu etkileyeceği gibi Türkiye’yi de etkileyecektir. Suriye ve Irak’ta gelişmesi muhtemel kaos ortamı Teröristan kurmaya karşı mücadele stratejimizi etkileyecektir. Bu amaçla savaş çıkmasının önlenmesi Türkiye için ciddi bir hedef olarak ortaya çıkmaktadır. İsrail ne kadar kışkırtırsa kışkırtsın İran’ın itidalli kalması hem kendisi hem Türkiye için önemli olmaktadır. İran ile “Şii Ekseni”, PKK’ya destek ve Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ı desteklemesi gibi sorunlarımız bulunmasına rağmen, olası savaş halinin külfeti daha ağır olacaktır. Türkiye itidal telkin bağlamında İran’ın yanında yer almalıdır. Bu bağlamda gerekirse Rusya ve Çin ile birlikte hareket edebilmelidir. Bu alanda en önemli maddi katkı Kürecik Radarının geçici olarak susturulmasında yatmaktadır.

Geleceğin güvenliği bağlamında stratejik bir gerçek daima akılda tutulmalıdır; hem İsrail’in hem de İran’ın nükleer silaha sahip olması Türkiye’yi rahatsız eder ve kabul edilemez. Uzun vadeli adımlar buna göre atılmalıdır.                             

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00