İran Ne Dost Ne Düşman

           

İran hep bunu yapıyor. İhtiyaç duyduğunda dostluk sergilerken, sair zamanlarda doğrudan ya da vekil güçleri tarafından Türkiye aleyhine tutum sergileyebilmektedir. İran’ın dış politikası Şii ideolojisi ilkelerine bağlı kalmaktadır. Yurtiçi ve yurtdışı kurumsallaşması, Ortadoğu’daki Şii ekseni inşası bu ilkelerin değişmezliğini göstermektedir. Bu bağlamda gerek Irak’ta ve gerekse Suriye’de Türkiye’nin hedefleri ile örtülü de olsa çatışma halinde olması şaşırtıcı olmamalıdır.

 

İran’ın nükleer programının nükleer silah sistemine dönüşebileceği endişesi bu ülkeyi İsrail’in ve ABD’nin hedefi haline getirmektedir. İran’a yönelik İsrail kışkırtmaları karşılıklı bir savaşa dönüşmediyse bunda hem İran’ın itidalli davranması hem de ABD için uygun bir zaman olmayışı inancı nedeniyledir. Ancak İran’ın nükleer programını imha etmeye yönelik İsrail-ABD operasyonu bu yıl başlamadıysa, seneye başlamayacağını kimse garanti edemez. Böylesi bir harekât için planlamalar çoktan yapılmış ve güç tahsisleri görünür hale gelmiştir. İsrail’in mevcut yetenekleri yanı sıra, ABD’nin bugünlerde bölgeye yapmış olduğu uçak gemileri, uzun menzilli bombardıman uçakları ve görünmezlik özelliğine sahip savaş uçakları yığınağı bu güç planlamasını görünür hale getirmektedir. İran’a karşı yapılabilecek İsrail-ABD ortaklı bir harekâtta İran’ın yanında kim yer alacaktır? Tüm Ortadoğu ülkeleri bu çatışmadan uzak duracak, Çin adeta tarafsız kalacak, Rusya ise bu ülkeye savunma silahları transfer edecektir. Türkiye ise fiili olmasa bile diplomatik olarak İran’ın yanında yer alabilecektir. Türkiye’nin nükleer müzakereler sürecinden itibaren İran’ın yanında yer aldığı, her vesile ile bu ülkeye dostluk elini uzattığı halde acaba İran Türkiye’ye aynı dostluğu göstermekte midir?

İran’ın Türkiye’nin Yolunu Kesme Gayretleri

1639 tarihinde imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşmasından günümüze İran ile sınırımızın aynı kaldığını, ciddi bir çatışma olmadığını, özellikle Cumhuriyet döneminde iki ülke arasında sıkı dostluk ilişkileri kurulduğunu, hatta İran’ın gündeminde Türkiye modeli olduğunu söyleye gelmekteyiz. Acaba bugün için İran tarafında durum aynı mıdır? Türkiye-Azerbaycan yakınlaşmasına İran’ın Ermenistan’a destek vererek cevap vermesine ne demeli? Ya da Azerbaycan’ın 2020 yılında Ermenistan işgalindeki topraklarını geri kazanması sonrasında yapılmakta olan antlaşmadaki, Türkiye’yi doğrudan Azerbaycan’a bağlayacak olan “Zengezur” koridoruna itiraz etmesi dostlukla izah edilebilir mi? Daha önemlisi yıllardır örtülü olarak PKK’ya destek sağlamasını nasıl izah etmek gerekir? İran’ın vekalet savaşçılarının Suriye’deki Türk askeri harekâtına üstü örtülü taarruzlar yapması ve şehitlere sebebiyet vermesi unutulacak bir eylem midir? Benzer şekilde İran’ın Irak’taki uzantısı Kudüs Kuvvetleri ve Haşdi Şabi gibi vekil kuvvetlerin PKK yakınlaşarak Türkiye’nin Irak’ta PKK’yı bitirme planını sabote etmeye çalışması dostluğun hangi sayfasında yer alır?

Türkiye-Irak Kalkınma Yolunda Neler Oluyor?

Tüm bunlara son zamanlarda Irak ile “Askeri, Güvenlik İşbirliği ve Terörle Mücadeleye Dair Mutabakat Zaptı” ve “Irak Kalkınma Yolu” Projesini İran yanlısı güçler tarafından sabote etme gayreti gözlerden kaçmamaktadır. Ağustos 2024 tarihinde imzalanan ikili mutabakat terörle ortak mücadeleyi öngörürken, Türkiye-Irak-Katar-BEA arasında imzalanan “Kalkınma Yolu Projesi” Basra-Fav Limanını tamamlamayı, Irak sınırları işçinde 1100 km’yi aşan karayolu ve demiryolu inşa ederek bu ülkeyi Türkiye’ye ve Avrupa’ya bağlayan bir projedir. Bu projelerden kimler rahatsız olmaktadır? En başta son G-20 Zirvesinde Hindistan-ABD işbirliği ile başlatılan “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru” (IMEEC) tarafları rahatsız olabilir. Proje Hindistan-BAE-Arabistan-Ürdün-İsrail üzerinden denizyoluyla Yunanistan/İtalya üzerinden Avrupa’ya uzanan lojistik bir hattır. Proje bir bakıma Çin’in “Kuşak ve Yol” projesini akamete uğratmayı amaçlamaktadır. Diğer yandan Türkiye de es geçilmektedir. IMEEC taraftarı ülkeler Türkiye-Irak Kalkınma yolunu kendilerine alternatif bir proje olarak görüp bu projeye karşı olabilirler. Peki, İran’a ne oluyor? Neden açık/gizli bu projeyi engellemeye çalışıyor? Daha ötesinde Türkiye-Irak yakınlaşmasından İran neden rahatsız oluyor? Bu yakınlaşmanın özünde terörle mücadele, Irak’ın kalkınması ve tüm ülkesinde egemenliğini tekrar tesis etmesi gibi meşru hedefler bulunmaktadır. Buna rağmen İran ve onun Iraktaki uzantıları bu yakınlaşmayı neden baltalamak istiyorlar?

 İlk akla gelen İran’ın Irak üzerinde oluşturduğu nüfuzunu kaybetmek istememesi olarak görülebilir. Ayrıca İran Devrim Muhafızları uzantısı olan Kudüs Kuvvetleri tarafından şekillendirilen Vekil Güçleri unutmamak gerekir. İran İsrail’e karşı hareketler dâhil olmak üzere, örtülü işlerinin çoğunu bu tür Vekil Güçlere yaptırmaktadır. Irakta İran’ın Vekil Güçleri çoktur. Başta Haşdi Şabi olmak üzere çok sayıda İran yanlısı Şii milis güçler (Bedir Ordusu, Hizbullah Tugayları, Asaib Ehli Hak Hareketi, Nuceba Hareketi, Seyyid El Şüheda Tugaylar vs.) aynı zamanda Irak devletinin resmi ordusu bünyesine alınmış bulunmaktadır. Bu Vekil Güçler Türkiye’nin Irakla yakınlaşmasını istememekte ve PKK terör örgütüne karşı yapılacak mücadeleden rahatsız olmaktadır. Hatta Haşdi Şabi ile onu himaye etmeyi öngörmektedirler. Garip tesadüftür ki ABD de aynı çizgide düşünüyor ve Talabani gibi KYB liderliğini paravan olarak kullanmaktadır.

Türk İnsansız Hava Aracını Irak Ordusu Neden Düşürdü?

16 Ağustos 2024’te Dışişleri Bakanları seviyesinde Türkiye ve Irak, “Askeri, Güvenlik İşbirliği ve Terörle Mücadeleye Dair Mutabakat Zaptı” imzalanmasından iki hafta sonra, Türk İnsansız Hava Aracı gözlem uçağını, 30 Ağustos 2024’te Irak Ordusu Kerkük civarında düşürdü. Bu eylem zamanlaması açısından da kuşku uyandırmaktadır. Düşürmeyi gerçekleştiren Kuzey Irak Hava Savunma Gücünün komutanı Abdüsselam Hamudi müjdeyi (!) kamuoyuyla paylaşırken aynı gün merkezi Irak Yönetimi tarafından görevden alınmıştır. Kimdir bu sonradan olma general? Bu kişi gerçek bir asker değil, merkezi Irak Yönetimi bazı milis kuvvetleri orduya katan düzenlemesi sonrasında general sıfatı devşirmiştir. Peki, hangi grubun adamıydı? Açık kaynaklarda yukarıda sıraladığımız İran yanlısı Vekil Güçlerden Asaib Ehli Hak Hareketi’nin adamı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu hareketin eğitimini İran Devrim Muhafızları sağlamakta ve liderliğini de Kays El Hazali sağlamakta. Bu zatın Türkiye aleyhine çıkışları medyaya çokça yansımıştır. Yani uçağımızın düşürülmesinde İran yanlısı güçlerin etkin olduğu anlaşılmaktadır.

Aslında İran hep bunu yapıyor. İhtiyaç duyduğunda dostluk sergilerken, sair zamanlarda doğrudan ya da vekil güçleri tarafından Türkiye aleyhine tutum sergileyebilmektedir. İran’ın dış politikası Şii ideolojisi ilkelerine bağlı kalmaktadır. Yurtiçi ve yurtdışı kurumsallaşması, Ortadoğu’daki Şii ekseni inşası bu ilkelerin değişmezliğini göstermektedir. Bu bağlamda gerek Irak’ta ve gerekse Suriye’de Türkiye’nin hedefleri ile örtülü de olsa çatışma halinde olması şaşırtıcı olmamalıdır.

Tüm bunlara rağmen İsrail-ABD dayanışması ile Ortadoğu’da savaş yıkımının yayılmaması adına, diplomasi alanında İran’ın yanında yer alınmalıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, İsrail-ABD ortaklığıyla İran’a havadan yapılabilecek bir harekât esnasında Kürecik Radarı geçici olarak susturulmalıdır. Bu arada Türkiye ile İran arasında göze çarpan ihtilaf alanları “ortak çıkar” ilkesine bağlı olarak çözüme kavuşturulmalıdır. Bu ihtilaf alanlarının ilki Türkiye’nin Irak ve Suriye’de PKK ile mücadelesi, ikincisi, Nahçıvan üzerinden sağlanması öngörülen Zengezur Koridoru, üçüncüsü ise Irak ile yakınlaşma ve Kalkınma Yolu Projesi olduğu görülmektedir. Zengezur Koridoru sorunu gereğinde İran topraklarını da kapsayacak bir düzenleme ile giderilebilir. Benzer şekilde Kalkınma Yolu Projesi sorunu İran’ın da katılımı sağlanarak giderilebilir. PKK konusunda İran açık ve şeffaf olmaya davet edilmelidir. Meşhur bir söz vardır: “Sırçadan Köşkte oturan, komşusunun bahçesine taş atmaz”. Bu özlü sözün anlamının İran yönetiminin iyi anlaması sağlanmalıdır.

Related posts

BAŞYAZI: Ordumuzu Göz Bebeğimiz Gibi Korumalıyız. #13

Siyasetin Yasası Var

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış 2. Yılında