Ev 12. Sayı İsmail Heniyye Suikastı

İsmail Heniyye Suikastı

Tarafından Hacı Ali ÖZDEMİR

Haber kaynaklarından gelen bilgilere göre Hamas Lideri İsmail Haniye 31 Temmuz 2024 günü sabaha karşı misafir olduğu Tahran’da Devrim Muhafızları Askeri Lojmanında uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti. İsmail Haniye, İran’da yapılan seçimlerden sonra Cumhurbaşkanı olan Mesut Pezeşkiyan’nın göreve başlama törenine katılmak üzere İran’a gelmişti. Filistin davasının yılmaz savunucusu olan Haniye beklemediği bir anda, kaldığı evinde suikast bombasıyla şehit edilmiştir. Haniye’nin kalacağı odaya uzaktan kumandalı tahrip bombasının kim tarafından yerleştirildiği bilinmiyor. Ancak bombanın iki ay öncesinde odaya yerleştirildiği söylenmektedir.

 ABD kaynaklarına göre uzaktan kumandalı suikast bombası, İran kaynaklarına göre ise kısa menzilli güdümlü füze saldırısı ile Haniye katledildi.

Hayatı doğumundan itibaren savaşın içinde geçmiş olan İsmail Haniye, 1962 yılında Filistin’deki El Şati Mülteci kampında doğmuş, Devrim Muhafızlarının askeri lojmanında 2024 yılında hayata gözlerini kapamış savaşın çocuklarından biriydi.

Mesut Pezeşkiyan’ın töreninde Haniye’nin yanında İslami Cihat Örgütü lideri, Hizbullah’ın Lübnan temsilcisi, Yemendeki Husi’lerin üst düzey temsilcileri de bulunmaktaydı. Haniye Suikastından birkaç saat öncesinde Hizbullah’ın Lübnan üst düzey yöneticilerinden Fuad Şükür de İsrail tarafından öldürülmüştü. İsrail, suikastı özellikle İsmail Haniye için planlamıştı. İran’da bulunan diğer örgüt ve devlet temsilcileri için bir katliam planlanmamıştı. Olaylar gösteriyor ki İran-İsrail çatışmasına zemin hazırlayan katliamlar yapılmaktadır.

 

İran katliama ne dedi, zaafı nedir?

 

Olay üzerine İran Dini Lideri Ayetullah Hamaney ve İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezekşiyan Haniye’ye yapılan bu terörist saldırının hesabının sorulacağını açıklamışlardır.

Ayetullah Hamaney: “İsmail Haniye, İran İslam Cumhuriyeti topraklarında şehit edildiği için onun intikamını almayı görevimiz olarak görüyoruz” demiştir. Nisan 2024’ de Suriye’de bulunan İran komutanının İsrail askerleri tarafından bir hava saldırısında öldürülmesi üzerine iki ülke arasında gerginlik başlamıştı. İran, bu saldırıya karşılık olarak İsrail’e yüzlerce roket ile hava saldırıları düzenlemişti.

İsmail Haniye’nin ve tüm ailesinin öldüreceğini İsrail açıklamış ve pusuda beklemekteydi. Daha önce iki defa suikast teşebbüsünden kurtulmuş olan Haniye’nin öldürülmesinde güvenlik zaafı olduğu ortaya çıkmıştır. Güvenlik zaafının muhatabı İran Devleti olmakla birlikte, Haniye’nin de aynı zaaf içinde olduğu ortaya çıkmıştır. Haniye’nin öldürülmesi için neden İran toprakları seçilmiştir? Saldırı neden Tahran’da yapıldı? İran, böyle bir suikastı önceden algılayamadığı gibi, neden önleyemedi? Ülkenin başkentinde yaşanan bu korkunç katliam, savaşın elinin uzandığı menzili göstermesi bakımından önem arz etmektedir. Bu ve benzeri sorulara İran nasıl cevap verecek? Bundan sonra İran-İsrail ilişkileri nasıl gelişecek?

Şu gerçek ortaya çıkmıştır ki İsrail, İran’ı çok iyi biliyor, ama İran, İsrail’i o kadar tanıyamamış. Suikast olayı İran’ın güvenlik zafiyetini ortaya çıkarmıştır. Daha önceleri, İranlı nükleer bilim adamlarına yapılan suikastlardan bu yana başarısız olan istihbarat ve güvenlik kurumlarının çalışmaları ve yapısı tartışma konularına girmiştir.

 

Şimdi ne olacak?

 

Saldırının İran topraklarında yapılması İran’ın Ortadoğu Savaşı içine çekilmesi planı mıdır? İran yetkilileri olayı kınama ile mi yoksa bir intikam duygusu ile mi karşılayacaklardır? ABD’nin BOP planı içinde ülkesinin sınırlarının ve rejiminin değiştirileceği ülkeler içinde yer alan İran’ın bir vesile ile savaşa dahil edilmesi planlanmış olacağı yorumlanmaktadır. Bu olay; bir İran-İsrail gerginliğinin artışı olarak değerlendirilirse ABD, İsrail’e destek için yeni savaş gemileri ve savaş uçakları gönderecektir.

Suikast olayını, BOP Projesi kapsamında İran-ABD çatışmasını körüklemek için İsrail’in bir planı olarak yorumlayanlar da vardır. İsrail, 7 Ekim Hamas saldırılarından bu yana fiili savaş alanı olarak, Gazze, Filistin ve Lübnan topraklarında devam eden Hamas-İsrail çatışmalarının İran üzerine de sıçramasını istemez. Bunun için ABD’nin doğrudan İran’a müdahale etmesinin hazırlık planı olmalıdır. Bir ABD-İran gerginliği, zaten var olan bu sorunu daha da derinleştirme eğilimi, İsrail’in planı içinde yer alacaktır. İran üzerine yoğunlaşma eğilimi gösteren gerginliği, İran; Hamas, Husiler, Hizbullah, İslami Cihat Örgütleri ve Arap dünyasında Şii milislerinin vekâlet desteği ile kendi üzerinden uzaklaştırmayı isteyecektir. İran’ın dünya üzerinde vekâlet savaşı yapabilecek geniş çapta örgütler oluşturduğu bilinmektedir.  

İran halkının İsrail karşıtı motivasyonunu güçlendirecek bir sosyal ve fiili etki olmadığı görülüyor. İran’a dokunmayan İsrail etkisindeki hareketlerin halk üzerinde İsrail karşıtı bir eyleme dönme ihtimalinin zayıf olduğu gözlemlenmektedir. İran’da sokaklardaki rejim karşıtı gösteri ve eylemlerde “Ne Gazze ne Lübnan, canım İran’a feda” sloganları söylenmektedir. İran’daki gelişmeleri takip edenlere göre halkın Filistin’e destek vermediği anlatılmaktadır. Mezhepler tarihinde görüldüğü üzere Şii düzenleri ile diğer İslam mezhepleri arasındaki problemler hep İran menşeli olmuştur.  Sonuç olarak analizcilerin söylemlerinde “İran Şii yönetimi halkına sırtını çevirdi, halk da Filistin’e” denmektedir.

ABD-İran arasında olası bir çatışmada, İsrail’in yanında yer alan tüm AB ülkeleri de İran’a destek vermeyeceklerdir. ABD konusunda, hiçbir zaman Rusya ve Çin’den İran’a destek olmayacağı da ortadadır. Böyle bir karışık dönemde İran rejimini güçlendirecek halkın seferber olması çok zor görünmektedir. Bütün bunlara rağmen İran, İsrail ve ABD ile arasındaki gerginlikte savaşın karşı tarafındakilere destek vermektedir. İsrail karşıtlığının avantajını kullanan İran, desteğini aldığı radikal gruplarla birlikte hareket etmeyi sürdürmektedir. Gazze çatışmasının sürdüğü şu günlerde Sünni Arap dünyasında rahatlıkla hareket edebilmektedir. Kendi yandaşlarının motivasyonu için gerekli olan siyasi, ideolojik ve psikolojik ortam mevcuttur. İran; İslam Cumhuriyeti olarak antisemit hareketin lideri olma arzusunu hissettirmeye çalışmaktadır. Küçük bir avantaj sağlayarak İsrail karşıtı güçleri yanına alıp, ABD ve AB ülkelerine gözdağı vermek istemektedir. İran, istediği zaman Arap yarımadasında gerginlik yapabileceğini ve saldırgan diş politika izlediğini bütün batılı ülkelere gösterme yolunu seçebilmektedir. Şii grupların aktif çalışmaları, Sünni-Şii ayrışması için mesaj niteliği olsa da İran rejiminin etkinliğini göstermesi, İran için yeni ufuklar açmaktadır.

Arap dünyasında “Arap Baharı” furyası ile gerçekleşen halk ayaklanmaları rejim değişikliğine götürmesine rağmen İran’da rejim değişikliğine götürecek böyle bir halk ayaklanması olmamıştır. Arap dünyasında elde edilen sonuçların İran’da gerçekleşmeyeceği meydana çıktıktan sonra İsrail-Filistin çatışmasının uzantısı olarak savaşın Arap yarımadasından uzaklaşması İsrail’in işine gelecektir. Devam eden çatışmaların ABD-İran çatışmasına dönüşmesini isteyen İsrail politikasının İran da farkındadır.

İsrail-Filistin savaşı konusunda İran, uyguladığı diplomatik girişimlerinde ateşkes anlaşması olması noktasında direnmektedir. Ateşkes olursa, bunun, Hamas’ın zaferi olacağının Tahran yönetimi de farkındadır. Bu durumda İran’ın da güç kazanacağı muhakkaktır.

Hamas’ın kaybetmesi İsrail’in güçlü devlet imajını sağlayacağından, İran’ın da kaybı demektir. Ortadoğu’daki denge siyaseti, İran’ın işine gelmektedir. Böylece sıcak savaşın dışında kalabilmektedir. Hamas’a destek için Yemen’deki Husileri, Lübnan’daki Hizbullah’ı, Suriye ve Irak’ta bulunan Şii milis gruplarını kullanan İran için, Hamas’ın saldırıları ile ortaya çıkmış korkulu atmosferin devam etmesi şart olmuştur. İsrail’in tek başına Husi’lerle, Hizbullah ile çatışmalara girmesini İran istememektedir. Bu durumu bertaraf etmek için “barış” politikasını sürdürmektedir.

Belli bölgelerin savaşın odak noktası haline gelmesi, İran’ı da savaş içine çekecektir. Gazze’deki çatışmalardan istifade eden İran, Filistin’e olan diplomatik desteğini arttırmakta ve Suudi Arabistan, İslam İşbirliği Teşkilatı yetkilileri ile dostane temaslar kurulurken, Arap Ligi Ortak Zirvesi’nin Mahmut Abbas Yönetimindeki FKÖ’nün tek temsilcisi olduğu sonuç bildirisini de imzalamıştır.

Bütün bu olaylar ve gelişmeler göstermiştir ki İran-ABD ilişkileri; daha da keskin zirveye tırmanmış, Ortadoğu’da yeni bir savaş kapısının aralandığını ortaya koymuştur. Bunun adı BOP projesi ya da Büyük İsrail planı olması arasında bir fark yoktur.                                                

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00