Ev 4. Sayı Kapitalizmin kıskacındaki Türkiye. Biz ne Ara Bu Kadar Çürüdük ?

Kapitalizmin kıskacındaki Türkiye. Biz ne Ara Bu Kadar Çürüdük ?

Tarafından Mehmet GÖKTEKİN

 Kriz, kaos, virüs, pandemi, sömürü, soygun, spekülasyon, manipülasyon, hile vs. her ne varsa bize kapitalizmi hatırlatıyor. Kapitalizm; seküler esaslı, ekonomi merkezli bir hayat anlayışıdır. Adı geçen ideoloji; insanı, iktisadı, sağlığı ve tıbbı yolundan saptırmış, başkalaştırmıştır. Öngördüğü yaşam tarzı, hayatı içinden çıkılmaz hâle sokmuştur. Modern ve post modern çağ insanı ya bedenen ya ruhen ya da zihnen sağlığını kaybetmiştir. Dünyayı yöneten ve içinden çıkılmaz hâle getiren kapitalist aklın, insanlığın refahı ve sağlığı için söyleyecek sözü kalmamıştır. Bununla birlikte daha insancıl bir dünya kurmak mümkündür. (1)

 Kapitalizmle değişikliğe uğrayan yapılardan aile, din ve eğitim kurumları, mevcut sistemin onaylanması noktasında taşıdıkları ideolojik işlevleri sebebiyle önem teşkil etmektedir. Günümüzde neoliberalizm, dünyanın pek çok yerinde toplumsal düzeni sağlamanın gereği, hatta bütünüyle doğal yolu olarak görülmekte ve alternatif başka bir düzenin mümkün olmadığının altı çizilmektedir. Toplumsal kurumlar ve yapılar da bu inancı pekiştirecek şekilde dönüşmektedir. (2)

 Türkiye şu aralar iki konuyu konuşuyor. Polatlar diye isimlendirilen ve arkası çorap söküğü gibi gelen sosyal medya fenomenlerinin yaşam felsefeleri ve “kara para” iddiaları, diğeri de kamuoyuna “Fatih Terim Fonu” olarak isimlendirilen bir banka şube müdiresi Seçil Erzan’ın görünen kısmıyla 80 milyon dolarlık dolandırıcılık hikâyesi. Neresinden tutsanız elinizde kalacak olaylar ve ne yazık ki vahşi kapitalizmin hızla değerlerinden uzaklaştırdığı, çürüttüğü bir toplum… Sorgulanması gereken bu çürümenin boyutları. Kolay yoldan para kazanma ve bitmez tükenmez açlık duygusu, her zaman daha fazla kazanma arzusu ne yazık ki toplumsal değerlerimizle örtüşmeyen tüketim toplumu olmanın sonuçlarını en acı tarafıyla yaşıyoruz.

Halbuki Türk Milleti köklerine bağlı, milli, manevi ve tarihsel birikimleri insani değerler ile örtüşen eşi benzeri görülmemiş bir medeniyetin temsilcileri olmasına rağmen ne yazık ki bugün uygulanan politikalar sebebiyle toplumsal çürümenin sancılarını çekmektedir. Türkiye vahşi kapitalizmin sebep olduğu tahribatın faturasını her dönem daha da ağırlaşarak ödemek zorunda kaldı. Hızlı tüketen ve tükettikçe iştahı kabaran bir neslin inşası için on yıllardır uygulanan politikaların temelinde ne vardır? Küresel rekabet şartlarına uyum sağlamadan 1980’li yıllarda hayata geçirilen serbest piyasa ekonomisi denilen vahşi kapitalizmin yeni fraksiyonu olan azgın kazanma arzusu, ne yazık ki toplumsal felakete dönmüş durumda. Her defasında birilerinin aşırı kar hırsı, her dönemin sahtekâr ve dolandırıcılarını marka haline getirirken, toplumsal bağışıklık adı altında toplumsal çürümenin derinliğini arttırıyor. İsterseniz sadece Cumhuriyet dönemine damga vuran her defasında toplumsal çürümeyi arttıran olayları kısaca hatırlayalım.

Sülün Osman Vakıası!

 Toplumsal çürümenin en önemli işaretlerinden biri olan dolandırıcılığın Cumhuriyet döneminde en çok öne çıkan isimlerinin başında gelir Sülün Osman. Sülün Osman 1923 yılında İstanbul’da dünyaya gelir. Adını duyurduğu kamuoyuna yansıyan ilk işini 1948 yılında Fatih’te yeni tuttuğu evin sahibini dolandırarak yaptı.1950 ve 60’lı yıllardaki “işleriyle” ün kazanan “Sülün Osman”, tramvay, Galata Kulesi, kent meydanlarındaki saatler, şehir hatları vapurları gibi kamu mallarını saf vatandaşlara ‘satarak’ ya da ‘kiraya vererek’ efsane haline geldi. Galata Köprüsü’nü satmak üzereyken tesadüfen yakalandı. Ölümüyle ilgili kesin bilgi olmamakla birlikte, polisin tahminlerine göre 1984’te Beyoğlu’nda sürekli kaldığı otelde kalp krizinden öldü ve kimlik taşımadığı için kimsesizler mezarlığına gömüldü. (3)

Başbakanı Dolandıran Parsadan

 Yine Cumhuriyet tarihinin en önemli dolandırıcılık olaylarından birisi de Parsadan hikâyesidir. Selçuk Parsadan, sinema sanatçısı Perihan Savaş’ın adını kullanarak, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i, Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan’ı, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’i, Adnan Polat’ı dolandırdı. En büyük vurgununu ise örtülü ödenekten aldığı para ile yaptı. 2 Kasım 1995 günü emekli Orgeneral Necdet Öztorun’un sesini taklit eden Parsadan, zamanın başbakanı Tansu Çiller’i telefonla arayarak, “Kemalistler Derneği” için 5 buçuk milyar lira istedi. Para ertesi gün Başbakanlık Örtülü Ödeneğinden Parsadan’ın hesabına yatırıldı. (4)

Vatandaşın 62 Milyar Lirası Buharlaştı

 Bankerler krizi; Türkiye tarihinde 1980’li yıllarda yüksek faizli gelir elde etmek amacıyla paralarını bankerlere yatıran ve bankerlik sisteminin çöküşü ile mevduat sahiplerinin parasını kaybetmesi ile sonuçlanan olay. Sayılarının 300 bini geçtiği tahmin edilen bankerzedeler 1980’li yıllarda Türkiye gündeminin popüler konularından biri oldu. Olay, toplumsal bir infiale yol açtı, o dönem intiharlar, cinayetler ve şiddet arttı. Dönemin Maliye Bakanı Kaya Erdem, bankerlik sistemine ilişkin ünlü “Vatandaş üç-beş kuruş fazla kazanmak için kumar oynamıştır” sözünü söyledi. Bu dönemde 300 bin civarı kişi 62 Milyar Türk Lirasını kaybetti. (5)

Yeni Nesil Dolandırıcılık “Ponzi Ağı!”

 Son günlerin en çok konuşulan, konuştukça kafa karışıklığına sebep olan bir banka müdiresi Seçil Erzan hakkındaki iddialar. Özellikle başta ünlü futbolcular olmak üzere milyonlarca dolar toplayan ve insanları dolandırdığı ileri sürülen Erzan hakkında yapılan şikayetlerin ardından evinde arama yapıldı. Adli sürecin çok hızlı ilerlediği bu dosyanın kapağı aralandığında ise ortaya aralarında ünlü isimlerin olduğu ve yaklaşık 80 milyon doları bulduğu ifade edilen bir dolandırıcılık olayı ortaya çıktı. “Özel fon” vaadiyle müşterilerinden para toplamaya başlayan Erzan, işlerini daha da büyütebilmek adına arasının iyi olduğu futbolcularla iletişime geçti. Güvence olarak kendi imzası ve banka kaşesi bulunan kâğıtları futbolculara veren Erzan, yeni müşterilerinden gelen parayı diğerlerine vererek bir “ponzi ağı” oluşturdu.

Değirmenin Suyu Nereden Geliyor?

 Haklarında kara para aklama soruşturması başlatılan sosyal medya fenomeni, güzellik merkezleri sahibi Dilan Polat ile eşi Engin Polat, Türkiye’nin önemli gündem maddeleri arasına girdi. Pahalı arabaları, saçlarına yaptırdığı Euro bigudileri gibi gösterişli yaşamlarıyla dikkat çeken çift, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bugüne kadar herkesin gözünün içine baka baka lüks, şatafat için yaşayan bu sosyal medya fenomenlerine “değirmenin suyu nereden geliyor?” diye sormak yerine milyonlarca kişinin hayranlık duyduğu gerçeğini de gördük. Engin Polat ve Dilan Polat’ın da aralarında olduğu şüpheliler, “Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi, Vergi Usul Kanunu ile Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi kanunlarına muhalefetle suçlanıyor. Çiftin milyonlarca liralık kara para trafiğini yönettikleri iddia edildi. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Dosyada adı geçenlerin şirketler aracılığıyla milyonlar lira aklamaya çalıştığı iddia edildi.

Sibergöz-7 Harekâtı ve Şans Oyunları

 Son günlerde bir başka dolandırıcılık hikayesi de İçişleri Bakanlığı’ndan geldi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanuna (7258 Sayılı) muhalefet ve Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama suçlarına yönelik İzmir merkezli 10 ilde eş zamanlı olarak düzenlenen ‘Sibergöz-7’ Operasyonu’nda 52 şüpheli yakalandı” açıklamasında bulundu. Yerlikaya ayrıca, “İzmir’de çalışan yerel bir gazeteciden bahse konu olan ve yasa dışı yollarla edinilen bilgiyi aldıkları, bu bilgileri oluşturdukları örgüte aktardıkları, alt liglerde oynayan 2 futbolcunun da panel ve para yönetiminde görevli oldukları tespit edildi” bilgisini paylaştı.

Bunlar Buz Dağının Görünen Kısmı

 Şu yaşadıklarımıza bakınız! Üretmek yerine kolay yoldan para kazanma, sömürü, soygun, spekülasyon, manipülasyon, hile. Halbuki dayanışmacı, üretken, devletini ve vatanını önceleyen gerektiğinde tüm dünya nimetlerinden vazgeçme pahasına canını ortaya koyan Türk Milleti kavramından nerelere gelmişiz?

Kısaca özetlediğimiz her geçen gün katlanarak artan kapitalizmin dayattığı düzen sebebiyle toplumsal çürümenin geldiği boyutları kestirmek hiçte kolay değil.

İçine düştüğümüz bu girdaptan kurtulmanın ve yeniden ayağa kalkmanın yolu çok net bir biçimde, hakkın ve hukukun üstün, alın terinin mukaddes olduğu “MUHTEŞEM TÜRKİYE” idealinden geçmektedir

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00