Ev 5. Sayı Kemal YAMAN: Mücadele Birliği hareketi büyük bir iman ve ıslah hareketidir

Kemal YAMAN: Mücadele Birliği hareketi büyük bir iman ve ıslah hareketidir

Tarafından Hüsamettin AKYILDIZ

Mücadele Birliği, hareketin başlangıcındaki inanç, kabul, anlayış, irade ve karar itibari ile bir iman, fikir, ahlak ve bu değerlerin şekillendirdiği bir aksiyon hareketidir.

Söyleşi: Hüsamettin Akyıldız

Mücadele Birliği kurucularından Kemal Yaman ile Aykut Edibali ile ilk tanışmaları ve Mücadele Birliğinin kuruluşu ve faaliyetleri hakkında konuştuk.

Akyıldız: Aykut Edibali ile tanışmanız ne zaman ve nasıl oldu?

Yaman: Bizler Yüksek İslam Enstitüsü’nde okurken çeşitli gruplarla cemaatlerle temas etme lüzumu hissettik. O dönemin ileri gelen tarikat liderleri ve bilginleriyle ile görüştük ama hiçbiri bizi tatmin etmedi. İrfan Küçükköy, Mevlut Baltacı ve Mustafa Alptekin arkadaşlarımız yaz tatilini değerlendirelim, bir gelirimiz olsun düşüncesiyle Afyon’da görev aldılar. Bir gün İrfan Küçükköy bana telefon edip “biz burada bazı ağabeyler ile karşılaştık, kendilerinde, şimdiye kadar gördüklerimizin dışında bir anlayış gördük, kendilerini sizinle de tanıştırmak istiyoruz, Afyon’a kadar gelebilir misiniz”, dedi. Biz de birkaç gün sonra Afyona gittik. Bizi, Aykut ağabeyin babası Ali amcanın küçük saatçi dükkânında Yavuz ağabey karşıladı. Orada bize heybetli ateşli bir konuşma yaptı. Ali amca da zaman zaman davudi sesiyle ve Osmanlıca ifadelerle onu teyit eden tarihi bazı şeyler nakletti. O ortam bizi etkiledi. Yavuz abi, Aykut ağabeye sorayım, müsaitse akşam onunla birlikte görüşürüz, dedi. Akşam tanışmaya gittik, validesi Rahime teyzemiz, bizlere ikramlarda bulundu.

Afyonda birkaç gün kaldık. Aykut ağabey bizimle çok güzel sohbetler yaptı. Biz bunlardan çok etkilendik, ardından bizi görevlendirdi. Biriniz sorumlu olacaksınız, temas halinde olacağız; sohbetler ve kültürel çalışmalarla birbirimizle beraber olacağız dedi. Biz de başımıza sorumlu olarak arkadaşımız Mevlüt İslamoğlu’nu seçtik ve Konya’ya döndük. Aykut ağabeyin bizlere yaptığı konuşmalar çok kapsamlı, içten ve derinlikliydi. Meseleleri esasından alan, her birimize görev yükleyen ve görevimizin çok ağır olduğunu ifade eden, yüksek düzeyde sohbetlerine şahit oldum. İslam dünyasının içinde bulunduğu fikri yanlış anlayışların nerelerden kaynaklandığını uzun uzun anlattı. Bu konuları tarihi bir esasa oturtmak için, Asr-ı Saadet’ten alıp Haricilerden, Emevilerden bahsetti. Abbasiler dönemindeki Eski Yunan’dan ve Hint felsefelerinden yapılan tercümeler ve bunların İslam düşüncesi üzerindeki yıkıcı etkilerinden bahsetti. Bütün bunlar, bize çok orijinal geldi ve bizlere geniş ufuklu yeni bir bakış açısı sağladı. O zamana kadar bunları bize bu çapta ve genişlikte anlatan olmamıştı. Bu anlayış ölçüleri içinde yeni okumalar yaptık, tarihi ve siyasi gelişmeleri bu zaviyeden değerlendirir olduk. Zaman zaman Aykut ağabey Konya’ya geldi, günlerce babamın Aymanas’taki kırık dökük kerpiç evinde kaldık, sohbetleri geliştirdik, bildiriler yayınladık. Bu bildiriler, o günkü ulusal yayın organlarında da yayınlandı.

Mücadele Birliğinin fikir babası, kurucusu ve lideri muhterem rahmetli “Aykut Edibali” ağabeyimizdir

Akyıldız: Mücadele Birliği hareketinin özü, temeli ve başlangıç ilkeleri hakkında bilgi verir misiniz?

Yaman: Çalışmalarımızın kapalı, gizli bir tarafı yoktu. Çalışmalarımız, din ve devlet konusunda dert sahibi olan insanların, bir araya gelip; yaşamakta olduğumuz siyasi, sosyal ve dini problemlere bir cevap arama gayretiydi. Aykut ağabey, Siyer anlayışına dayanan tarihi ve sosyolojik sohbetler yapıyordu. Günlük gazeteleri takip ediyorduk. Gazetelerden bazı makale ve yazıları kesip bunlar üzerinde analizler yapıyorduk. Uluslararası alandaki İslami faaliyetleri konuşuyorduk.

En önemlisi toplum içine girip bu düşüncelerimizi kahvelerde halka anlatıyorduk. Öğrenci grubu ya da liseli gibi bir hedefimiz yoktu. Kahvelerde ve kalabalık toplulukların bulunduğu yerlere giderek o ortamların özelliğine has tebliğler yapardık. Ülkemizde ve İslam dünyasında durumlar vahim; millet olarak uyanıp, teşkilatlı bir tarzda çalışmalar yapmamız gerekiyor diyorduk. Zaman içinde maalesef İslam inanç ve düşüncemizde meydana gelmiş bulunan yanlışların düzeltilmesi gerektiğine dikkat çekiyorduk.

Bu meseleleri konuşurken aynı zamanda bir üslup dersi de almış oluyorduk. Bu faaliyetler bizim için ayrıca bir üslup geliştirme faaliyeti oluyordu. Tebliğ ahlak ve usulüne uymayan konuşma ve hareketlerde bulunan arkadaşlarımız uyarılarak, yanlışa düşülmemesine çalışılıyordu. Aykut ağabeyin konuşmalarından etkilenerek heyecanlı tavrıyla konuya giren Yavuz ağabeyin ayağa kalkıp heyecanlanması, jest ve mimikleri ortamı oldukça heyecanlandırıyordu.

Bütün bunlar, şunu ortaya koymuştur ki; Mücadele Birliği, hareketin başlangıcındaki inanç, kabul, anlayış, irade ve karar itibari ile bir iman, fikir, ahlak ve bu değerlerin şekillendirdiği bir aksiyon hareketidir. Her şeyden önce Mücadele Birliği, ülkemizde uzun bir fetret dönemi ve sonrasında oluşan, İslam görünümlü ve fakat gayri İslami unsurları bünyesinde taşıyan ve barındıran bir din anlayışı karşısında sahabe, tabiin, tebeüttabiin ve müçtehit imamların temsil ettiği çizgide, yaşana gelen sahih bir İslam anlayışını yaşayan, yaşama gayreti içinde bulunan ve yaşatmaya çalışan, samimi bir topluluğun hareketidir.

Bu hareket, kuru, soğuk maneviyattan ve ruhtan uzak, enaniyet kokan ifadelerle ve sanki sadece belli siyasi ve kültürel hedeflere yönelik legal ve illegal çalışmalar içinde bulunmuş gibi bir havaya büründürülerek; yer yer gizli ve istihbarı anlamlar da yükleyerek anlatılmaya çalışılan gizemli, kapalı, sıradan bir hareket değildir.

Mücadele Birliği hareketi, bu anlayışların dışında üstünde ve her şeyden önce büyük bir iman ve ıslah hareketidir. Bu hareketin her yerdeki mensupları, temsilcileri ve yöneticileri de bu anlayışın gerektirdiği çizgisinde gerektirdiği vasıfta, olgunlukta ve donanımda yetişen, yetişmeye gayret eden, hayatlarını bu iman hareketinin çizgisini şekillendirmeye çabalayan, çabalamış olan seçkin kişilerdir. Mücadele Birliğini bu anlayışın ve idealin dışındaymış gibi anlayan, onu sıradan bir teşkilatmış gibi gören, böyle anlayan ve anlatanlar, her kimler olursa olsunlar bu hareketi hakkıyla anlayamamış doğru değerlendirememiş kimselerdir. Onun için Mücadele Birliği, kuru, yavan manevi içerikten ve ruhtan yoksun, soğuk ifadelerle anlatabilecek bir hareket değil, yaşanarak tanımlanacak bir harekettir.

Şüphesiz bu büyük iman ve usta hareketinin inanç ve fikir babası, kurucusu ve lideri muhterem rahmetli “Aykut Edibali” ağabeyimizdir. Can yoldaşı, büyük aksiyon insanı Yavuz Aslan ağabey de onun yanında ve onun öğrenciliğinde yetişmiş, en büyük yardımcısı, destekçisi ve dostu olmuştur. Birbirlerinin mütemmimi can dostu ve yoldaşı… “Aykut Edibali’nin büyük bir liderlik dirayeti ile; arkadaşı, kardeşi ve can dostu Yavuz Aslan Argun ve diğer bir avuç kardeşi, dostu ile birlikte başlangıçta gösterdikleri çaba, gayret ve katlandıkları kahırlar bilinmeden Mücadele Birliği’ni anlamak mümkün değildir.                                                                                                                                          

 Mücadele Birliği hareketinin özü, temeli, başlangıç ilkeleri budur. Bu anlayışta, mensuplar arasında her bir ferdimizde zamanla birtakım yanlışlıklar, sapmalar olmuşsa bunların iyi niyet içinde yaşanmış durumlar olduğuna inanıyorum ve temeldeki iman, ihlâs, samimiyet, dua ve yakarış harcının, bu yanlışlıkları gidereceğini ve temel çizgiye dönüleceğini umuyorum.

Akyıldız: Mücadele Birliği’nin teşkilatlanma ilkeleri hakkında neler söylersiniz?

Yaman: Yaptığımız kültürel çalışmalarda, üzerinde öncelikle durduğumuz şey; yukarda üzerinde durduğumuz fikri temeli özümsememiş kişilere sorumluluk vermemek gerekir anlayışıydı. Yanlışlıklar yapılırsa, bu yanlışlıklar hepimizi bağlar ve çalışmalarımız sekteye uğrar, düşüncesiyle görevlendireceğimiz arkadaşları önce kendi yanımıza alır hem davayı anlamalarını hem de yaşantımızı görmelerini önemsiyorduk.  Mesela; Ankara sancağında sorumlu olması için Melih Gökçek ile görüşülüyordu. Kendisi çok heyecanlı, disiplin dışı hareketleri olabilecek intibaını veren bir karakter yapısına sahip olduğu için, ona bile görev vermekte tereddüt edildi. Daha sonra Cemil Çiçek görevlendirildi. Cemil Çiçek’in görev yaptığı süre içinde Ankara sancağında birtakım problemler olduğu bilgisi İstanbul’a ulaştı. Aykut ağabey, kendisini İstanbul’a çağırdı. Üsküdar Selamsız’daki birlikte kaldığımız bekâr evinde Ankara’nın durumunu kritik ettik. Cemil’in yöneticiliği ile alakalı olarak Ankaralı arkadaşlarımızdan gelen şikâyetleri ortaya koyduk. Aykut ağabey, Cemil Çiçek’e arkadaşlarımızı üzen bu tip yanlışlıkların bir daha yapılmaması konusunda kendisini ikaz etti. Bunun üzerine cemil Çiçek’in çok üzüldüğünü, hislendiğini ve ağlamaklı olduğunu hatırlıyorum.  Bunun üzerine kendisi, İnşallah bir daha yanlışlara meydan vermeyeceğini ifade etti.

İstanbul’dan Konya’ya bir gelişimde, sorumlu arkadaşımızla birlikte bazı öğrenci evlerine uğradık. Evlerde, kendilerine sorumluluk verilen bazı arkadaşlarımızın maalesef sert ve asabi davrandıklarını gördüğümde irkildim. Kendilerine kardeşçe uyarılarda bulundum ve şunları ifade ettim: Başta kendimiz olmak üzere; bu öğrenci kardeşlerimizin eğitiminde çok dikkatli olmalıyız. Kırıcı ve hislerini rencide edici değil, şefkatli ve kucaklayıcı olmalıyız. Bizim Aykut ağabeylerden gördüğümüz, aldığımız ve öğrendiğimiz, nebevi sünnette zaten bunu gerektirmektedir.

Sohbet toplantılarında, bazı yazarlardan makaleler okur, tahlilini yapar çalışmalarımız, ideallerimiz ve günün meseleleri zaviyesinden kritiğini yapar, bazı dersler çıkartır, sosyal ve siyasi konularda daha donanımlı hale gelmeye gayret ederdik.  

Yukarıdan beri anlattığım çalışma tarzımız ve şekillerimiz, bu konulardaki genel çalışmalarımızın bir kısmını ifade etmektedir.

“Beynelminel Sermaye ve İhtilaller”, “Millet Düşmanlarının İhanet Planları”, “Gerçek Emperyalizm” Aykut EDİBALİ’nin yazdığı kitaplardır

 Akyıldız: Sizin döneminizdeki yayınlarla ilgili bilgi verir misiniz?

Yaman: Aramızda yaptığımız kültür çalışmalarında Kuran-i Kerim ve hadis okumaları öncelikli olmak üzere Aykut ağabeyin, teşkilatın lideri olarak; büyük bir emekle bizzat kaleme aldığı “İnkılap İlmi”, “İlmi Sağ”, “Milli Mücadele’nin Stratejisi” ve “Kadroların Vazifeleri” notlarını okuyorduk. Bu arada bazı kitap yayınlarımızda oldu. Bunlardan “Gerçek Emperyalizm”, “Beynelminel Sermaye ve İhtilaller” ,”Millet Düşmanlarının İhanet Planları” kitapları -ki bunların gerçek yazarı Aykut ağabidir- ve yine Aykut ağabeyin kaleme aldığı, kendi ismini taşıyan kitapları; Türkiye çapında büyük ses getirdi. Yeri gelmişken bir gerçeği de burada ifade etmek isterim. Yazarı olarak benim ismimin geçtiği yukarıdaki iki kitap “Beynelminel Sermaye ve İhtilaller”, “Millet Düşmanlarının İhanet Planları”)ve bunların yanında, “Gerçek Emperyalizm” kitabı da doğrudan Aykut ağabeyin çalışması mahsulü olan kitaplardır. Kendi yönümden mesele şudur: “İhanet Planları” kitabını bu günlerde benim ismimle paylaşan bir arkadaşıma kısaca şunları söyledim. Yeri gelmişken onu da ifade etmek isterim:

Değerli kardeşim: Şahsıma değer vererek ve müktesebatıma güvenerek kitabın yazarı kısmına benim ismimin konulmasını lütfetmesinden dolayı Aykut ağabeye minnettarım; her zaman olduğu gibi, aziz ruhuna saygı, sevgi ve rahmet dileklerimi yolluyorum. Allah, hepimizin taksiratını affetsin; cümlemizi kendilerinden razı olduğu kullarının arasına katsın.

Şahısların kişilikleriyle değil, fikirleriyle, sosyal, kültürel ve siyasi konulardaki yanlışlıklarıyla meşgul olacağız

Akyıldız: Yayın hayatı ile ilgili yaşanan sıkıntılardan bahseder misiniz?

Yaman: İstanbul’daki yayın hayatımızın; birilerinin sürüklemek istedikleri siyasi anlayış ve temasların, Aykut ağabeyi ne kadar üzdüğünü yakinen biliyorum. Yeni Ortam ve Bizim Anadolu Gazetesinin alınması ve yayın hayatına başlaması, isteğimiz dışındaki temasların sonucu olmuştur ve birtakım problemlere yol açmıştır. Bunların yanında, Pınar ve Gerçek Dergilerinin varlığı da ayrı bir meşgale konusu oldu. Şöyle ki; İstanbul’un hızlı hayatının içinde, bir de bu yayınlarla meşgul olmak, kendi iç meselelerimiz ve arkadaşlarımızla ilgilenmemizi büyük çapta sınırladı. Anadolu’daki yaşadığımız ve geliştirdiğimiz çok yakın ve sıcak ilişkiler, sohbetler İstanbul’un bu hızlı hayatı içinde maalesef istendiği tarzda yaşanmaz oldu. Ayrıca, bu günlük gazetelerinin Türkiye’nin günlük siyasi ve sosyal meselelerine temas konusu da gerçek ideallerimizi yansıtmak bakımından ayrı bir problem oluşturdu.                        

Bırakın bu gazeteleri, Yeniden Milli Mücadele Mecmuamızın bazı yazıları ve değerlendirmelerinin dahi hareketin Lideri ve sorumlusu olan Aykut ağabeyi ve hepimizi üzdüğüne şahit olmuşuzdur. Mesela, bir örnek vermem gerekirse, şöyle bir olayı zikretmek isterim: Mecmuanın yeni bir sayısının baskısını sevinçle Aykut ağabinin bulunduğu bir ortama getirmiştik. Aykut ağabi sayfaları karıştırdı, bazı yerlerde, memnun olmadığını gösteren bir ifadeyle daha fazla duruyordu. Mecmuanın sorumlu editörlüğünü Ahmet Taşgetiren arkadaşımız yapıyordu. Aykut ağabeyin mecmuanın içeriği ile ilgili, genel yönlendirmesinin dışında bir bilgisi olmuyordu. Kendilerine güvenilerek, sorumluluk verilmişti arkadaşlarımıza. İncelenen mecmuanın bir sayfasında, Bülent Ecevit’in bir resmi ile alt yazısı gözüne ilişti. Resim altı yazıda, Ecevit’in kedilerle olan ilgisi alaylı bir tarzda yorum konusu olmuştu. Aykut ağabey Ahmet Taşgetiren’e “Ahmetciğim, Ebu Hureyre ne demek” diye sordu. Aslında Ecevit’in, kedilerle ilgilenmesi ve onları sevmesi, kendisi yönünden takdir edilecek bir meziyetti. Devamında dedi ki, kişileri ahlaki meziyetleriyle tenkit etmek hoş bir şey değil. Doğru olan bu hareketinden dolayı o kişiyi takdir etmektir. Biz, mücadele ettiğimiz ve karşı olduğumuz şahısların kişilikleriyle değil, fikirleriyle, sosyal, kültürel ve siyasi konulardaki yanlışlıklarıyla meşgul olacağız. Çünkü biz nefsani davranan insanlar değiliz. Yazılarımızı okuyan ve mecmuayı bulundukları yerlerde dört gözle bekleyen kardeşlerimize yanlış bir algı, bir görüş kazandırmanın vebalini yüreklerimizde hissetmeliyiz.                  

Aykut ağabinin bu tip serzenişlerine, eleştirilerine ve tavsiyelerine birçok kere şahit olmuşuzdur. İstanbul’daki bu canlı, hızlı ve çok zaman alan hareketlerin içinde, arkadaşlarımızla yakından ilgilenilemediği bir vakıadır. Bu durum, belki de haklı olarak bazı arkadaşlarımız arasında huzursuzluğa yol açmıştır. Bundan dolayı, bütün işlerimizi bir tarafa bırakarak kaldıkları evler ve yurtlarda arkadaşlarımızla yakından ilgilenmek mecburiyeti ve görevi ortaya çıkmıştır. Bu yakın ve sıcak temaslarımız sonunda da bazı arkadaşlarımız maalesef toparlanamamışlardır. Bundan dolayı da maalesef bazı kopmalar oldu. Şunu bir vicdan borcu olarak ifade etmem gerekir: Hareketin lideri olarak Aykut ağabey, bu kopmalardan çok muzdarip olmuş ve kendisi dahil bizlerinde bu kardeşlerimize karşı sorumluluk ve vicdan azabı içinde olduğumuzu ve olmamız gerektiğini söylemiştir. Bu gelişmelerin doğurduğu vicdani sorumluluk gereği olacak ki, Aykut ağabeyin Mehmet Çetin ve Yavuz ağabeylere bazen “bu yayınları kapatalım kendi feyizli sohbet ve çalışmalarımıza dönelim diye düşünüyorum” dediği bile olmuştur.

Yavuz Arslan Argun Argun çok heyecanlı kontrolü çok zor bir insandı

Akyıldız: Yavuz Arslan Argun Argun hakkında neler söylemek istersiniz?

Yaman: Yavuz ağabey, benim çok sevdiğim saydığım, aleyhine bir şey söylemek istemediğim, üzerimizde emeği olan bir insandır. Allah ondan razı olsun ama çok heyecanlı kontrolü çok zor bir insandı. Aykut ağabeyin kendisini kontrol etmeye çalışmasına bizzat çok şahit oldum. Altıncı Filo olayında, Mehmet Şevket Eygiler halkı tahrik ederek, solculara karşı karşıya getirip sonra kendileri ortadan kayboldular. Aykut ağabey, “Yavuzcuğum bir tarafta sol hareketler var, bir tarafta tahrikler var kapıştırılmak isteniyor; ben seni biliyorum, heyecanlısın, iyi niyetlisin, ama sakın ola ki gitmeyesin” dedi. Tamam, abi ama masum insanlarımız tahrik ediliyor, gitmek sahip çıkmak lazım dedi. Dediği doğruydu ama bunlar irademiz dışında gelişiyordu. Aykut ağabey, yine de gitmemesi gerektiğini söyledi. Peki, diyen Yavuz ağabey, buna rağmen gitmiş olsa da yine de orada büyük bir hizmet yapmıştır. Sahipsiz kalan sağ, dindar kesimin kalabalığın önüne geçerek solcularla karşı karşıya gelmekten kalabalığı korumuştur. Ancak yine de olumsuz, farklı şeyler olabilirdi ve teşkilatımız, arkadaşlarımız büyük bir töhmet altında bırakılabilirdi. Aykut ağabinin hassasiyeti bunun bir ifadesiydi. Arkadaşlarımızın o günlerdeki puslu ortamda heder edilmelerine ve başlarına bir şeylerin gelmesine rızası yoktu.

Yavuz ağabey, Kırklareli’nde hapishaneye girdi çok üzüldük. Aykut ağabey adeta yalnız kaldı. İstanbul’daki bütün gayretimiz Aykut ağabeyle Yavuz abi arasına bir şey girmesin, bu iki arkadaşın dostluğu yıpratılmasın idi. Aykut ağabey, Yavuz ağabey ile istişare edecek konuları kaleme alır, bizimle Kırklareli’ne hapishaneye gönderirdi. Bir gidişimizde Yavuz ağabey, “Aykut ağabeye söyle, burada MİT’ten, emekli bir subay benimle temas ediyor, meseleyi bizim ağzımızdan dinlesinler, diye ben onunla konuşuyorum ve konuşmamın da faydalı olacağını düşünüyorum” bilgisi olsun dedi. Bunu iletirsin, dedi. Ben gelip durumu aktardım. Aykut ağabey “kesinlikle o adamla irtibatını kes, bundan sonra görüşmeyeceksin” diye talimat gönderdi.

Daha sonra, Yavuz ağabeyin hapishanede tanıştığı birisinin yakını ile evliliği söz konusu oldu. Aykut Ağabey, kendisine biz belli bir inanç ve misyonu temsil eden insanlarız. Sıradan bir evlilik konusunda çok dikkatli olmalıyız dedi. Hapishanede tanıştığı birisi söz konusu olunca, bu evliliğe pek sıcak bakmadı. Bunun için de kız, istemeye gitmekte biraz gönülsüz davrandı. Biz, kendisi ile enine boyuna konuşup istişare ettik ve böylece kız itemeye birlikte gidilmesine karar verildi. İlerde yenge hanımımız olacak olan bacımızı Sakarya’ya giderek Yavuz ağabeye istedik. Evdeki meresimde Mehmet Emin Alpkan ve İsa Yusuf Alptekin Beyler de vardı.  Merasim sonucu Sakarya’dan İstanbul’a dönüşte Yavuz ağabeyin yalnız olmadığını gördük. Araştırdık İstanbul yolu üzerindeki bir dinlenme tesisinde İsa Yusuf beyle birlikte olduklarını söyledi. Aykut ağabey kendisinden habersiz yola çıkılınca tabiatıyla çok üzüldü ve “Yavuz zaman zaman bunu yapar oldu” dedi ve telefonda Yavuzcuğum, İstanbul’a varınca görüşelim dedi. Üsküdar Bağlarbaşı’nda bir dostumuzun evinde buluşuldu; Aykut ağabey Yavuz ağabeye, istişaresiz hareketinden dolayı, sitemlerini ve üzüntülerini ifade etti. Yavuz ağabeyin cevabı şu oldu: ağabey, İsa Yusuf Bey’e yolculuğunda refakat etmek istedim. Bunun üzerine Aykut ağabey, kendisine” İsa Bey hepimizin dostu ve saygı duyduğumuz bir insan. Dolayısıyla ona refakatte birlikte olmalı değil miydik” dedi. Yapılan bu işin, teşkilat disiplinine aykırı olduğunu ifade ederek, sitemini tekrarladı. Burada şunu demek istiyorum: Yavuz ağabey bütün samimiyetine ve bağlılığına rağmen (ben yanında bulunduğum sürece Aykut ağabeyin, Yavuz ağabeyden davranışları yüzünden, herhangi bir şüphe içinde olduğunu hissetmedim ve görmedim) heyecanlı mizacı gereği, zaman zaman ferdi davranışlar sergilediğini, yakınları olarak hep yaşamışızdır. Bu da tabiatıyla zaman içerisinde Aykut ağabeyi cidden üzen tavırlar olmuştur. Tabiatıyla bu durumlar, çevrede ve arkadaşlarımız arasında olumsuz, değişik yorumlara yol açmıştır. Öyle sanıyorum ki, kötü bir niyet taşımasa da Yavuz ağabinin yaptığı bu kontrolsüz davranışlar, istemese de -çok sevilen bir ağabeyimiz olması hasebiyle- bazı arkadaşlarımızın teşkilattan kopmasında da etkili olmuştur. Bunu, herhangi bir kişiyi suçlama niyetiyle değil, hepimizin çok üzüldüğümüz teşkilat içi olumsuzluklara yol açmasının üzüntüsünü belirtmek için söylüyorum. Kendileri, büyük bir davanın rehberliğini yaparak, görevlerini büyük bir ihlasla yerine getiren ve bugün için aramızdan ayrılıp, rahmeti rahmana kavuştuklarını ümit ettiğimiz ağabeylerimize ve diğer kardeşlerimize Cenab-ı Hakk’ın lütuflar bahşetmesini diliyorum. Üzerimizdeki emeklerinden dolayı, hayır dualarımızı ve şükranlarımızı sunarak; davamızla ilgili çalışmalarını hakkıyla yaptıklarının şahitleri olarak, ilahi lütfa ve nimetlere nail olmalarını diliyorum. İnşallah üzerimizdeki haklarını helal etmişlerdir diye umut ediyorum.

Burada, yeri gelmişken, kendi şahsım olarak, aynı çizgiyi devam ettiren dava arkadaşlarımın başarılı olmaları dileği ile şunları ifade etmeyi de vicdani bir görev addediyorum: Cenâb-ı Hakk, cümlemize basiret, feraset, yüzeysellikten ırak, yüksek bir anlayış versin; hepimizi, kulluk sorumluluğumuzun idraki içinde ihlâs ve samimiyet çizgisinden ayırmasın.

Selâm ve hayır dualarımla…

 Kemal Yaman kimdir?

1941 yılında Konya’nın Bozkır İlçesi’nin Kovanlık Köyü’nde doğdu. İlkokulu Konya’da okudu. İlkokuldan sonra hafızlığını yaptı. Ardından Konya İmam Hatip Lisesinde okudu; 1966-1967 döneminde aynı ilde Yüksek İslâm Enstitüsü’nden mezun oldu. İki yıl Afyon’un Çay İlçesi’nde vaizlik yaptıktan sonra, askerlik dönüşü, kendi ilçesi olan Bozkır Lisesi’ne öğretmen olarak atandı. 1971 yılında, arkadaşlarının ve ağabeylerinin isteği üzerine öğretmenliği bırakarak İstanbul’a intikal etti. Burada, 1978′ e kadar Yeniden Millî Mücadele Dergisi’nde yazarlık, Yazı İşleri Müdürlüğü ve Mesul Müdürlük; günlük Bizim Anadolu Gazetesi’nde de Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. 1979 ve 1980 yıllarında, meslekî araştırma amacıyla Kahire’ye gitti. Dönüşte, Diyanet İşleri Başkanlığı Elazığ Harput Eğitim Merkezi’ne Kur’an-ı Kerim Öğretmeni olarak atandı. 1981’de Antalya Diyanet Eğitim Merkezi Müdürlüğü’ne getirildi. Buradaki müdürlük ve öğretmenliği sırasında, geçici bir görevle gittiği Almanya’nın Manheim kentinde dört yıl din görevlisi olarak görev yaptı. 2006 yılında emekli oldu. Hâlen Konya’ da yaşamaktadır.

You may also like

1 Yorum

HÜSEYİN TOPTAŞ 27/01/2024 - 21:40

Kemal abi Allah razı olsun. Yeniden Milli Mücadele tarihini yazacaklara tarihi belge niteliğindeki söyleşinizi zevkle okudum. uyanış dergisinde yazılarınızı ve yapacağınız yorumları bundan sonra da okumak temennisi ve duası ile…

Cevap

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00