Ev 10. Sayı KURALLARA BAĞLI ULUSLARARASI DÜZEN ve Rusya – Çin Ortaklaşması

KURALLARA BAĞLI ULUSLARARASI DÜZEN ve Rusya – Çin Ortaklaşması

Tarafından Ali Kamil YILDIRIM

Soğuk savaş sonrası oluşan “tek kutuplu” dünya sayesinde ABD, müellifi olduğu Kurallara Bağlı Uluslararası Düzeni kendi hegemonyasının güçlendiği bir vasıtaya dönüştürmüştür. Buna mukabil Rusya ve Çin tarafı BM Daimi üyeliğine rağmen oyun dışı kalmaktadır. Günümüzde bu iki güç ABD hegemonyasının kırılması ve Kurallara bağlı düzende ABD gibi başat söz sahibi olma gayretini somut adımlara bağlamaya başlamıştır. Yani yeni bir soğuk savaş döneminin başlangıcını fitillemişlerdir.

Kurala Bağlı Uluslararası Düzen Nedir?

Bu terim uluslararası ilişkilerde geçerli olan kurallar ve prensipler çerçevesinde oluşturulan bir düzeni ifade eder. Kurala bağlı uluslararası düzenin temel bileşenlerinin başında devletlerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen kurallar bütününü oluşturan ve genellikle uluslararası toplum tarafından kabul edilen Uluslararası Hukuk yer alır. Bu hukukun temelini ise Birleşmiş Milletler Antlaşması, Cenevre Sözleşmeleri gibi devletlerarasında yapılan Uluslararası Antlaşmalar ve Anlaşmalar oluşturur. Uluslararası Hukukun ilgili diğer alt alanları ise Uluslararası İnsan Hakları Hukuku, Uluslararası Deniz Hukuku, Uluslararası Ticaret Hukuku, Uluslararası İşbirliği ve Diplomasi, Uluslararası Çevre Hukuku, Uluslararası Göç ve Mülteci Hukuku gibi geniş bir alanı kapsar.

Kurallara bağlı uluslararası düzenin işleyişini ve uygulanmasını sağlayan İlkeler ve Kuruluşlar bulunmaktadır. İlkeler bağlamında Eşitlik İlkesi, Diplomasi ve Müzakere, Güvenlik ve Barış ilkeleri ön plana çıkmaktadır. Eşitlik İlkesine göre bu düzende, tüm devletler eşit statüye sahiptir. Devletlerarasında karşılıklı saygı ve eşitlik temel alınır. Diplomasi ve Müzakere ilkesi, Kurallara bağlı uluslararası düzende, anlaşmazlıkların çözümünde diplomasi ve müzakereyi esas alır. Devletlerarasında iletişim ve diyalog yoluyla sorunların barışçıl yollarla çözülmesini hedefler. Güvenlik ve Barış İlkesi ise uluslararası güvenliği ve barışı sağlamayı amaçlar

Kuruluşlar ise Kurallara bağlı uluslararası düzenin işleyişini sağlamak için geliştirilmiştir. Bu bağlamda tüm dünya devletlerini kapsayan Birleşmiş Milletler (BM) ön plana çıkmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan BM, uluslararası barış ve güvenliği sağlamak, uluslararası işbirliğini teşvik etmek, insan haklarını korumak, uluslararası hukuku geliştirmek ve uluslararası sosyal ve ekonomik kalkınmayı teşvik etmek amacıyla kurulmuştur. BM Kurallara bağlı uluslararası düzenin kurucularından biri olarak kabul edilir. BM haricinde ekonomik, siyasi ve askeri alandaki diğer Uluslararası Örgütler ve Kuruluşlar da kurallara bağlı uluslararası düzenin kurulmasında etkili olmaktadır. Ekonomik alanda Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Avrupa Birliği gibi kuruluşlar yer almakta, siyasi ve askeri alanda NATO ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gibi kuruluşlar yer almaktadır.

Kuruluşlar bağlamında diğer önemli örgütlenmeler Uluslararası Hukukun uygulanmasına yönelik olanlardır. Elbette bunların başında Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi Uluslararası Mahkemeler ve Tahkim Kuruluşları bulunmaktadır.

Uygulama Ne Durumda?

Kırk milyon insanın ölümü ile sonuçlanan ikinci dünya savaşı sonrasında dünyaya; hukuki, siyasi, sosyal, güvenlik, ekonomik alanı adeta bir “ağ” yapısında kapsayan ve  “Kurallara Bağlı Uluslararası Düzen” olarak adlandırılan bir düzen dikte edilmiştir. Bu düzenin çatı kurucusu BM olmuştur. İnsanlık âleminde mevcut tüm devletler BM üyeliğini temel bir ihtiyaç olarak görmektedir. BM üyeliği ile başlayan bu süreç “Hegemon” güçler tarafından “Kurallara Bağlı Uluslararası Düzene” sadakate dönüştürülmek istenmektedir. Nitekim BM kararlarının gerçek belirleyicisi Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi beş ülke (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa) olmaktadır. Aslında söz konusu Düzenin kurucuları da bunlardır. Ancak ABD/Batı tarafı Kurallara Dayalı Düzenin işleyişini sağlayan ekonomik, askeri ve yargı alanındaki Kuruluşların da müellifi durumundadırlar.

Yani söz konusu Düzen ‘in Kuruluşlar bağlamında Hegemonyası Batı dünyasının, özelde ise ABD’nin güdümünde kalmaktadır.  Örneğin IMF ve Dünya Bankası marifetiyle kurulan küresel ekonomik düzen, ABD dolarını başoyuncu haline getirmiş ve getirmektedir. Ya da neredeyse tüm BM üyesi ülkelerin oydaşmasına rağmen ABD ve Batı, Gazze’deki katliamın cezalandırılmasını önleyebilmekte, hatta teşvik etmektedir. Benzer şekilde Uluslararası Ceza Mahkemesi halen İsrail liderliği için savaş suçlusu olarak yargılanarak tutuklanmasına ilişkin sürece en büyük itiraz ABD’den yükselmektedir. Oysa aynı mahkeme Sırp Kasapları Radovan Karadziç ve Ratko Miladiç’i ömür boyu hapse mahkûm etmiş, Mart 2023’te Rusya Başkanı Putin hakkında aynı gerekçe ile tutuklama kararı vermişti. Diğer yandan ABD ve İngiltere “Kurallara Bağlı Uluslararası Düzen” gerekçesiyle 2023’te İsrail’e füze atan Yemen’e müdahale etmeye başlamıştır.

Örnekleri çoğaltmak mümkündür, ancak özetle söz konusu uluslararası düzen sadece güçlülere hizmet etmektedir. Bu düzen Afrika’da, Afganistan’da, Irak, Suriye, Libya ve en son Gazze’de sadece güçlülere hizmet eder hale gelmiştir. Daha da ileri giderek soğuk savaş sonrası oluşan “tek kutuplu” dünya sayesinde ABD kurallara bağlı bu uluslararası düzeni kendi Hegemonyasının güçlendiği bir vasıtaya dönüştürmüştür

Rus – Çin Ortaklığı Ne Amaçlıyor?

Rusya ve Çin’in Mayıs 2024’te geliştirdiği “Stratejik Ortaklık” Belgesi, Kurallara Balı Uluslararası Düzene itiraz etmemektedir. Onlar sadece bu düzenin ABD’nin hegemonya vasıtasına dönüşmüş olmasına itiraz etmektedirler. Bilindiği üzere Rusya ve Çin 2022 yılında “Sınır Tanımayan Ortaklık” adıyla bilinen ortak bildirisinden sonra, 16-17 Mayıs 2024 tarihinde iki taraf liderlerinin görüşmesi sonrasında daha da ileri giderek “Stratejik Ortaklık Belgesi” yayınladılar. 2022 Bildirisi “Yeni Dönemde Kapsamlı Stratejik İşbirliği Ortaklığının Derinleştirilmesi” adıyla bilinmektedir. Bu bildiride ABD Hegemonyasının yarattığı cepheleşmenin tüm ülkeler için güvenlik tehdidi olduğunu vurgulanmış ve iki ülke kendilerini “Öncelikli Ortak” ve “Çok Kutuplu Dünya” inşa etme sürecindeki bağımsız güçler olarak vurgulamıştı. Aynı Bildiride askeri güvenlik ve işbirliğinin derinleştirilmesi, teknolojik alanda işbirliği (yapay zekâ, telekominikasyon, siber ve veri güvenliği vs.), uzay ve sivil havacılık alanında işbirliği, enerji, sanayi ve ticarette işbirliği ve en önemlisi dolara karşı ödeme araçlarının geliştirilmesi hedefleri yer almaktadır. Ayrıca bu işbirliğinin BRİCS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ülkeleri genelinde yaygınlaştırılması hedeflenmiştir.

16-17 2024 Mayıs Rus-Çin buluşması “Stratejik Ortaklık” Belgesinin beyan edilmesi ile sonuçlanmıştır. Bu belgede “ittifak” kavramı yerine “amaçların ortaklığı” kavramına yer verilmiştir. 2022 bildirisi iki ülke arasındaki stratejik ortaklık için adeta yol haritasını belirlerken, 2024 belgesi stratejik ortaklığı tescillemiştir. Bu belge 2022 bildirisi içeriğini onaylamakta ve “Kurallara bağlı Uluslararası Düzen” hakkında yeni bir pozisyon belirlemektedir. Bu belgede vurgulanan temel hedefler özetle şu başlıklarda toplanabilir:

  • Rus-Çin Ortaklığında BM Kuralları esas alınması temel kural olarak vazedilmektedir. Böylece BM Güvenlik Konseyinde “veto” hakkına sahip Daimi Üyelik gücünü daha aktif kullanması hedeflenmektedir.
  • Tek kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu dünya düzenine geçilmesi istenmektedir. Böylece ABD hegemonyasının kırılması, Rusya ve Çin’in çok kutuplu dünyanın başat gücü olması amaçlanmaktadır.
  • Hiçbir ülkenin “Stratejik Otonomi” sahibi olması engellenmemesi vurgulanmaktadır. Yani başta Rusya ve Çin dâhil BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi olan Fransa, İngiltere ya da Almanya önderliğinde AB’nin veya herhangi bir üçüncü gücün, kendi gücü ve iradesiyle ABD’ye rağmen “stratejik otonomiye” sahip olması istenmektedir. Elbette böylesi bir gelişme tek kutuplu hegemonyanın kırmasını sağlayacaktır.
  • Halen dünya nüfusunun %41’ini, dünya ticaretinin %35’ini temsil eden bu Ortaklık, dünya ticaretinin %50’den fazlasıyla dünya nüfusunun yarıdan fazlasını kapsayan; ekonomik, ticari ve teknoloji işbirliğini güçlendirmeyi hedeflemektedir.
  • Ticarette ödeme aracı olarak ABD dolarının dışında bir yöntem geliştirilmektedir. Yani ABD dolarının dünya ticaretindeki yegâne ödeme aracı olma hâkimiyetinin en azından yarı yarıya yıkılması hedeflenmektedir.

Rus-Çin Ortaklığı Türkiye İçin Ne İfade Ediyor?

Rus-Çin Ortaklık Belgesinin kapsamı geniş olmakla birlikte yukarıda özetlenen temel parametrelere değinmenin yeterli olduğu kanaatindeyiz. Bu sürecin esas önemli tarafı, geleceğe yönelik söz konusu jeopolitik gelişmelerin Türkiye’ye etkileridir. Konuya kısa vadeli bakıldığında akla ilk gelen “bekle ve gör” seçeneğidir. Oysa gelişmeler daha uzun vadeli ve gelecek jeopolitiği ile ilgilidir. Adı ister yeni soğuk savaş olsun ya da çok kutuplu dünya olsun, Türkiye bu gelişmenin kesişme noktasında kalmaktadır. Türkiye’nin Batı ittifakındaki yeri ile gelecekteki ilgi alanı yeni tercihler yapmasını zorunlu kılabilecektir. Bu bağlamda bugünden itibaren yapılabilecek tercihler özetle şunlar olabilir:

      Dünya jeopolitiğindeki değişimi akılcı ve öngörülü bir anlayış içinde sürekli etüt etmeli ve muhtemel tercihleri emrivakiye bırakmamalıdır. Türkiye’nin köklü diplomasi kültürü bu etütleri tarafsız bir gözlükle ele alabilecek olgunluktadır.

      Batı ittifakı içinde konumumuz muhafaza edilirken, ekonomik, askeri, diplomatik ve ideolojik donanımımız güçlendirilmeli ve bu sayede ittifak içinde milli hedeflerimize yönelik hareket serbestimiz takviye edilmelidir.

      Türkiye tarihi bir mirasla sorumlu olduğu Türk dünyasıyla Türk Devleteler Teşkilatı çatısı altında ekonomik, kültürel, siyasi ve hatta askeri işbirliği kapasitesini artırmalıdır. BRICS ülkeleri ve Şangay İşbirliği Örgütü ile ilişkilerini bu amaca yönelik olarak geliştirmelidir.

      Bu hedeflere yönelik olarak Türkiye’nin asıl hazinesinin çağıyla yarışabilecek ölçüde eğitimli ve bilinçli insan kapasitesi olduğu asla unutulmamalıdır. Eğitim sistemimizin bu hedeften sapmasına izin verilmemelidir.

You may also like

1 Yorum

Hasan Tahsin UYSAL 18/07/2024 - 04:54

Tabii ki

Cevap

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00