Ev 7. Sayı Nasıl Bir Seçim

Nasıl Bir Seçim

Tarafından Hacı Ali ÖZDEMİR

“Türkiye’nin çözülmeyecek sorunu yoktur. Bütün sorunların çözümü için dürüst, samimi ve çalışkan olmak yeter.” Aykut EDİBALİ

 

Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.” (Nisa,4/58)

 

Seçimlerin yapılacağı 31 Mart’a sayılı günler kalmıştır.  34 siyasi partinin katıldığı seçimlerde binlerce insan aday olmuştur. Bu adaylardan seçilecek olan insanlar şehirlerde, köylerde yaşayan insanların hayatlarına yön verecekler, yaşam ihtiyaçlarının giderilmesinde rehberlik yapacaklardır. Her aday seçildiği zaman çok güzel işler yapacaklarını vaat etmektedir. Bazı adaylar ekseriyetle yapamayacakları işleri anlatmaktadırlar. Binlerce aday içinden işini gerçekten yapabilecek kişiyi bulmak çok güç hale gelmiştir. Sonuç olarak vatandaşlar aradıklarını bulamayan bir garabetin içindedirler. Seçim sonucunda kim daha çok oy almış ise makam sahibi olarak milletin hayatını planlayacak, insanların nasıl ve hangi şartlarda yaşayacaklarını tayin ve tespit edeceklerdir. Seçilecek yöneticiler, belediye başkanları, sözlerini tutarlar ise, toplumun hayatını düzenlerken işin en iyisini, en güzelini bulmaya çalışacaklardır. Bu çabada ya başarılı olacaklar veya başaramayacak, daha kötü bir hayat düzeni oluşacaktır. Bu görevlerden habersiz olan, ehliyetsiz ve liyakatsiz adaylar da vardır. Seçileceği makamın ağır görevlerini düşünmeden “şu seçimi bir alsak, gerisi kolay” diye hesaplar yapan adaylar da vardır. Bunlar kendi nefisleri dışında, asıl hesap gününü düşünmezler.

Seçilen yönetici, işini bilen, ehliyetli ve liyakatli bir kişi ise görevini başarılı ve güzel yapacaktır. Seçilen yönetici ehliyet ve liyakatten uzak birisi ise işler düzgün gitmeyecek, toplumun hayatı kararacak, çileli ve ızdıraplı bir yaşam olacaktır. Bir de buna muhalif olanların, karşıt görüştekilerin aleyhinde yapacakları faaliyetler eklenince sosyal bunalım gittikçe artacaktır. Seçilen insanlar mevcut siyasi iktidarın adayı değilse, yönetimde aciz ise, baskılar daha da artacak, devlet desteğinden mahrum ehliyet ve liyakatten yoksun yönetici işini yapamayacaktır. Siyasi iktidara rağmen işini yapabilen seçilmiş yönetici ise işinde mahir olan ehliyetli kişiler olacaktır. Seçimde yapılan tercih yanlış ise, yanlış kişiler seçilmiş ise bunun geriye dönüşü olmayacaktır.

Öyle ise seçim tercihlerinde ne yapmak gerekir?  Kime oy vermek lazımdır?

 

Mekke’nin Fethinde Yaşananlar

 

Hz. Peygamber ordusu ile Mekke’ ye girdiği zaman insanlar korkularından kaçmaya başlamıştı. Hâlbuki Hz. Peygamber kılıçlarını kullanmadan, kan dökmeden Mekke’nin fethini gerçekleştiriyordu. Mekke ahalisi Hz. Peygambere o kadar çok kötülük yapmışlardı ki, şimdi bunun acısının çıkarılacağı intikamının alınacağı korkusuyla insanlar evlerine kaçmaya başlamışlardı. Mekke halkının kötülüklerine rağmen Hz. Peygamber intikam hırsıyla hareket etmedi. İnsanlara adaleti ile rahmet ve merhameti ile muamele ederek güzel davranışlarda bulunuyordu. Sokaklarda yapılan çağrılarla kimseye dokunulmayacağını ilan etti. Ebu Sufyan’a dokunulmayacağını, evlerine girip sığınanlara, kılıçlarını kullanmayanlara donulmayacağı ilan edildi. Hz. Peygamber; “Kim Mescid-i Aksaya girerse emniyettedir. Kim evinden dışarı çıkmaz ise emniyettedir. Kim Ebu Sufyan’ın evine sığınırsa emniyettedir” buyurdu.   

Dört bir yandan Mekke’ye giren İslam ordularının muhasarası sonunda 2 Müslüman şehit olmuş 13 Mekkeli öldürülmüş ve Mekke Müslümanların olmuştu. Daha fazla kan dökülmeden Mekke’nin fethi gerçekleşmişti. Hz. Peygamber Kâbe’ye gitmiş ve anahtarı hizmetli Osman Bin Talha’dan istemişti. Osman Bin Talha kapıyı kilitleyip, Kâbe’nin üstüne çıkmıştı. Oradan Hz. Peygambere hitaben “Senin peygamber olduğunu bilip, kabul etseydim Kâbe’nin anahtarını verirdim” demişti. Hz. Ali onun elinden anahtarı alarak Kâbe’nin kapısını açtı. Kâbe’de bulunan 360 put yıkılıp parçalandı. Hz. Peygamber Kâbe’de iki rekât namaz kıldı ve dışarı çıktı. Peygamberin amcası Abbas Kâbe’nin anahtarını ve Kâbe’nin bakım işlerini kendisine vermesini istedi. Bu ana kadar amcası Abbas Kâbe’yi ziyaret eden insanlara su ve yiyecek verip ikramda bulunurdu. Hz. Abbas’ın teklifi üzerine şu ayet nazil oldu. Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.” (Nisa, 4/58) Hz. Peygamber Hz. Ali’ye anahtarları eski bakıcı Osman Bin Talha’ya vermesini ve ondan özür dilemesini emretti. Böylece Kâbe’nin bakımı ve anahtarlarının teslimi konusunda ehil olan kişiye teslim edilmişti.  Anahtarı alan Osman Bin Talha Müslüman oldu ve görevine devam etti.

Bir ülkede emanetler, kamuya ait hizmetler ve makamlar ehline verilmediği zaman, insani münasebetlerde adaletle hükmedilmediği zaman toplum düzeni bozulacaktır. Adaletle hükmedilmediği ve emanetler ehil kişilere verilmediği zaman huzur ve saadetten bahsetmek mümkün değildir. Hıyanet ve haksızlıklar huzursuzlukların, kavgaların, savaşların, servet ve neslin helak olmasının temel nedenleridir. Hz. Peygamber münafık kişiyi tarif ederken; “Konuştuğunda yalan söyler, sözünü vaadini yerine getirmez, kendisine emanet edilenlere karşı hıyanet eder.” Diye buyurmuştur.

Demokratik Seçim Nasıl Olmalı

 

Adalet haklıyı haksızdan ayırmak demektir. Kimin haklı kimin haksız olduğunu hukuk düzeni sağlar. Yönetimdeki eşitlik ve adalet ilkelerini, eğitimli bilgili yöneticiler sağlayabilir. Yönetimdeki bilgi eksik, düzen bozuk olursa adalet gerçekleşmez. Yöneticinin adaleti hukuk kurallarını gözeterek haklının yanında yer almaktır. Hakkı çiğneyerek, haklının değil güçlünün yanında yer alan yönetici ehil bir yönetici değildir. Mal ve zenginlikler yönetimin adalet terazisini bozuyorsa, bu yönetimde ehliyet ve liyakat bozulmuş demektir.

Ehliyetli ve liyakatli kişi görevini yerine getirirken, bilgisine, becerisine, meslek ve sanatına, ahlak ve merhametine güvenilen kişi olmak demektir. Mesuliyet duygusu olmayan, gerekli bilgi ve yetenekten mahrum olan, ahlaken düşük, hainlikle hareket eden kişilerden yönetici olmaz.

Demokrasi ile idare edilen ülkelerde toplumun milli değerleri ve eğitim düzeyleri yüksek mertebede olmak zorundadır. Ahlaken bozulmuş, huzur ve adaletin kaybolduğu bir ülkede demokrasi kurallarını sağlıklı bir şekilde tatbik etmek mümkün değildir. Adaletin olmadığı açık seçik görülen bir ülkede demokratik seçimlerde adalet aramak boş bir meşgaleden öteye gitmeyecektir. Temeli bozuk olan bir binanın ayakta durması mümkün değildir. Başıbozuk, ahlaken düşük, cahil ve kifayetsiz insanların bolca bulunduğu bir ülkede bütün kullanılan oyları eşit saymak adalet değildir. Bilgili, becerikli, ileri görüşlü ahlaken mükemmel insanlarla, başıbozuk güruhun oylarını denk ve eşit saymak doğru değildir. Bazı oyların ağırlıkları farklıdır. Hafif oylarla daha ağır oyları aynı adet olarak sayım yapmak adil değildir. Bunları ifade ederken aristokratik bir düzen mi aklımıza geliyor. Aristokratik bir düzen değil ama demokratik düzen içinde toplumumuzu ıslah etme görevi olduğu açık seçik ortadadır. Bir dostunuzla karşılaştığınız vakit “işler nasıl gidiyor?” sorusu soruluyor ise bu düzenin ve idarenin kötü gittiğini, toplum yapısının bozuk olduğunu gösteriyor demektir. Geçim sıkıntısı çeken insanların evlerine geldiği zaman aileleri ile huzurlu bir ortamda bulunamıyorsa, maddi sıkıntılar yüzünden maneviyatı ve sağlığı da bozulmuşsa, ahlaki ve sosyal ilişkilerinin de bozulması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Sandık başına giden seçmenler oy verirken kendilerine benzeyen insanları tercih etmeleri yadırganmamalıdır. Ehliyetli ve liyakatli olan, yüksek ahlaki değerlere sahip kişilerin iş başına geçmeleri, belki de bu kötü niteliklere sahip olanların işlerini ve düzenlerini bozabilecektir. İşler bir türlü düzelmiyor ise, ülke bir türlü kalkınamıyor ise bu düzen bozuk demektir. Bu bozuk düzenden beslenen nice insanlar da vardır. Bozuk düzen içinde servet sahibi olmuş insanlar işleyen çarklarının bozulmasını, doymak bilmeyen iştahlarının kesilmesini, bitmek bilmeyen hırslarının kaybolmasını istemezler. Kendi bozuk düzenlerini bozmak isteyenlere de müsaade etmezler. Bunların hak, adalet, eşitlik, özgürlük, kardeşlik gibi yüksek insani değerlerle işleri olmaz. Onun için “toplum olarak siz nasıl iseniz öyle idare edilirsiniz” denmiştir.   

Millet Partisi Kurucu Genel Başkanı merhum Aykut Edibali ülke sorunlarını anlatırken “Türkiye’nin çözülmeyecek sorunu yoktur. Bütün sorunların çözümü için dürüst, samimi ve çalışkan olmak yeter.” demiştir. Ülke sorunlarını çözecek olan makamlardaki insanların özelliği, yalan söylemeyen, adil olan, sahtekârlıktan uzak, gerçekten, vatanını ve milletini seven, bu uğurda bıkmadan çalışan bir insan olmak yeter.                                                                                                           

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00