Ben, her fırtınada bir yana savrulan,
Ben, zerre zerre eriyen adam…
Benim, ihanetlerin mihenk taşı,
Bendim kirli akşamların arkadaşı.
Gücüm yetmez oldu, kaldıramam o yükü,
Artık bu hayatı yaşayamam…
Kâbuslarla uzarken gecelerim,
Sigara dumanlarının doldurduğu,
Loş ışıklı izbe salonlarda
Her nefeste ben de duman olurdum.
Sonra bir ses duydum, derinlerden gelen:
“İnkılâp; ölüp de dirilmektir.
Köhneyen adamdan
Yeni bir insan, dikmektir.
Yepyeni bir insan…
Ölümden çıkan dirim,
Topraktan fışkıran tohum gibi
Köhneyen adamdan.
Yepyeni insan dikmektir…”
Henüz hayatının baharında,
Bu kaçıncı tomurcuktur koparılan?
Bu kaçıncı darbedir, tam göğüsten vuran.
Yazık ki taptaze bir gençliktir;
Böyle umutsuz ve hasatsız buharlaşan,
Düşlerdir, heveslerdir yerlerde dolaşan…
Ben senin ayak izlerini kovalarken
Dikenler serilmiş patikalarda,
Arkamda ve daima açığımı kollayan
Şu, aman vermeyen gölge kimdir, kimdendir?
Şöhret mi, yoksa servet mi eteğime asılan?
Duyulmazken iyilerin sesi,
Beni kahredense kaçamak bakışlardı,
Her ihanet bir ömür oldu bana…
Yine de ay yüzlüm, sevginin ötesi,
Sesini duymakla bulurdum huzuru:
“İnkılâp;
Yeni doğmuş bebek gibi,
Nurdan bir hayata başlamak demektir.
Yeni şahsiyet
Eskisinden,
Geçmişinden
Hiçbir iz bilmeyecektir…”
O gün, inanmışlığın kaçınılmaz yalnızlığında,
Bendim Üveys’in yol arkadaşı,
Ben de seni çöllerde mi arasam?
Zaten yalın yapıldak yola çıkan
Bendim, Veda Tepesi’nde çığlıklar atan,
Dağları delen de bendim…
Bir ışık vurdu yüzüme
Surlarda açılan tek gedikten,
Ben, seccadeyi eriten damla damla gözyaşında,
Dalga dalga dirilen adam…
Boş çevrilmeyen dergâha açılan
Tövbe kapısına yüz sürdüm ve;
Girer diye boşalttım tüm hücrelerimi
Ve öldürürken dirilten
Seher yelinin önünde öylece durdum.
“İnkılâp;
Her an,
Sonsuz ölüm,
Sonsuz dirim demektir.
İnkâr,
Hatâ
Ve günah
Teker teker, yokluğa gömülecektir.
İman,
Heyecan
Ve davanın,
Bayrağı yükselecektir
İnkılâp;
Köklü değişikliktir.
İnanç, düşünce, sevgi ve nefretin
Baştan ayağa, değişmesi demektir.
Kafanda bir mahkeme kurulur.
Değerler, birer birer yerlerini bulur.
Beynin mihveri mefhumlar,
Yıkanır, arınır ve durulur.
Akla, kalbe, harekete
Ve bütün şahsiyete
Hakk’ın prangası vurulur.
Adam, insan olur.
Şahsiyet yerini bulur.
İnsan yalnız,
ALLAH’a kul olur.”
Haydi!..