Ev 6. Sayı Protestan Misyonerlerinden Barış Gönüllülerine: İhanet Şebekesi

Protestan Misyonerlerinden Barış Gönüllülerine: İhanet Şebekesi

Tarafından Abdurrahman ZEYNAL

Türkiye’ye gelen Barış Gönüllüleri, ABD dış politikasına uygun olarak kültürel, ekonomik politikalarının uygulayıcısı, bölgelerin yer altı ve yer üstü zenginliklerin tespiti ve konularla ilgili bilgi bankaların oluşturulması amaçlanmıştı.

 

1820 yılından itibaren merkezi Boston şehrinde bulunan ABMCF misyonerleri, ilk olarak İzmir’e çıktılar ve sonrasında Beyrut’a ve tüm ülkeyi saran bir ahtapot gibi gitmedikleri il, ilçe ve köy bırakmadılar. Milyonlarca İncil, Protestanlıkla ilgili bildiriler dağıttılar, yüzlerce okul açtılar. İnsanları Protestanlaştırma adına en büyük bölücülük, fitnecilerin ve ihtilalcilerin yetişmesine ve Osmanlıyı arkadan vurmaya çalıştılar. Okulların yanında hastanenler, yetimhaneler açtılar. Sadece Erzurum ve çevresinde 30’dan fazla okul açtılar. Ermeni çetecileri yetiştirdiler. Hınıs ve köylerinde 17 okul açtılar. Bütün bunlar Amerikan stratejilerinin sivil işgal planıydı ve plan 1914 yılına kadar mükemmel işledi. 

 

ABD, 1900’lerin başında Filipinler’i işgal ederken halkın direnişini kıramamış, çok kan dökülmesine sebep olmuş, çareyi eğitim ordusuyla çözme yoluna gitmişti. Okullarda Amerikalı öğretmenler ordusu ve diğer sivil kuruluşların temsilcileri yoluyla 1933 yılında işi başarmıştı. Bu Amerika’ya yeni bir tecrübe kazandırmış özellikle soğuk savaş yıllarında Amerikan stratejisine dönüşmüştü. 

 

  1. Dünya Savaşı sonucunda Dünya hegemonyası için tüm seçenekler devreye konulmuş, bunlardan birisi John Kennedy tarafından 1960 yılındaki seçim kampanyasında kendisine yer bulmuştu. J. F. Kennedy seçimden sonra 1 Mart 1961 yılında “Barış Gönüllüleri”kararnamesini imzalayarak işe resmi bir boyut kazandırdı. 

ABD’nin dünya stratejisine uygun olarak, Barış Gönüllüleri eliyle, değişik coğrafyaların demografik yapılarının, etnik ve mezhepsel farklılıklarının tespiti yapılmıştır. Amerikan hayat tarzının bu coğrafyalarda hayat bulması, İngilizcenin yaygınlaştırılması, SSCB’nin politikalarının bölgelerde yerleşmemesi için önceden gönderilen sayıları 40.000’lere ulaşan sivil ordular ile halen dünyanın şekillendirilmesine devam edilmektedir. 

 

Güney Amerika, Afrika, Güney Asya, Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgede binlerce barış gönüllüsü yerleştirildi ve yerleştirilmeye de devam etmektedirler. 

Amerikalı Barış Gönüllüleri 1961 yılından itibaren Türkiye’ye kanunsuz bir şekilde girerek teşkilatlanmaya başladılar. Türkiye’nin bilgisi yoktu. Amaç, Türkiye’yi içeriden kontrol ederek, sosyolojik hareketliliğin ABD politikalarına engel çıkarmadan işi suhuletle çözmekti. 

Barış Gönüllüleri CIA’nın gizili eli olarak görev yaptılar

 

Türkiye’ye gelen Barış Gönüllüleri, ABD dış politikasına uygun olarak kültürel, ekonomik politikalarının uygulayıcısı, bölgelerin yer altı ve yer üstü zenginliklerin tespiti ve konularla ilgili bilgi bankaların oluşturulması amaçlanmıştı. 

 

Barış Gönüllüleri, kültür emperyalizmi, Amerikan hayat tarzının aşılanması, stratejik hamlelerin maliyetinin düşürülmesi, Protestan mezhebinin kurtarıcı rolünün benimsetilmesi doğrultusunda CIA’nın gizili eli olarak görev yaptılar. 

 

Türkiye’ye gelen Barış Gönüllüleri, resmen 27 Ağustos 1962 yılında göreve başladılar. Türk heyetinde Hamit Batu, Şefik Fenmen ile Amerikan heyetinde Mc Kuhan, Mr. Woodffley bulunuyordu. Heyetler görüşmeler yaptı. Görüşmelerde Amerika’dan gelecek görevliler tüm gümrük vergilerinden muaf olacak, diplomatik pasaport taşıyacak, suç meydana gelirse Amerika’ya teslim edilecek yani Amerikalılar yargılayacaktı. Anlaşmayı Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin ile ABD adına Milli Danışma Konseyi Başkanı L. B. Johnson imzaladılar.

 

Aslında bu Anayasaya aykırıydı. TBMM onaylamadan ülkede barış gönüllüsü istihdam edilemezdi. Yani Anayasa delinmişti!  Anlaşma ancak 2 Nisan 1965 yılında Meclisteki görüşmeler sonucu kabul edildi. T.B.M.M de yapılan görüşmelerde sadece Diyarbakır Milletvekilli Adnan Aral “Muhterem arkadaşlar, biraz evvel konuşan arkadaşımızın beyanından anlaşılıyor ki, Türkiye’ye Amerika’dan barış gönüllüleri adı altında bazı kimseler gelecektir. Bunlar bize ne öğretecekler? Ne öğretecekler? Bize bunlar ahlaksızlıktan başka bir şey öğretmezler. Kanunu kabul etmemeliyiz” demiş, ancak oylamaya katılan toplam 179 milletvekilinden 170’i kabul, 4’ü ret ve 5’i ise çekimser oy kullanılmıştı. 258 üye oylamaya katılmayarak milletin geleceğiyle ilgili bir şey söylememişti. Anlaşmayı reddeden milletvekilleri Mustafa Şükrü Koç (Aydın), Adnan Aral (Diyarbakır), Memduh Erdemir (Kırşehir) ve Kemal Badıllı (Urfa) olmuştu. 

 

Barış Gönüllülerinin ülkeye gelmesiyle birlikte köylere, kasabalara, Amerika’dan gelen süt tozu, un ve margarin yağları ile Türk çocuklarının karnını doyurmaya, tereyağı yerine margarin yağı yemeye, doğal sütü değil süt tozunu içirme yoluna gidildi. Amerikan yapımı filmler sinemalarda gösterime girerken Teksas, Tommiks ve benzeri Amerikan çizgi romanları kitapçıların raflarında yerini aldı. 

 

Millî Eğitim Bakanlığı ile Amerikalıların imzaladığı protokolde yer almamasına rağmen Doğu ve Güneydoğuya gelmemesi gereken Barış Gönüllüleri bir süre sonra bölgede cirit atmaya başladı. Özellikle aşiret yapısı olan bölgelerde aşiretleri tek tek tespit edip duruma göre plan çizdiler. Köy, kasaba ve şehirlerde Alevi-Sünnileri birbirine düşman etmenin alt yapısını oluşturarak meyvelerini 1980 öncesi aldılar. Malatya’nın Alevi ve Sünni insanlarının bir arada yaşadığı mahalleler ve Akçadağ’daki köyler buna örnek olarak verilebilir.

 

Barış Gönüllülerinin çalışmalarından rahatsız olanlar Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandı

 

Barış Gönüllülerinin çalışmalarından rahatsız olan insanlar ortak bildiriyle tepkilerini gösterince tutuklanıp Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandı. Aytunç Altındal; “ülkedeki pek çok ayrımcılık faaliyetlerinin başlaması ve gelişmesi bu Barış Gönüllüleriyle meydana geldi. Öyle ki, Türk Milletine maddi ve manevi zarar veren, PKK örgütünün ilk temelleri de Barış Gönüllülerinin ülkedeki çalışma yaptığı yıllara dayanmasıydı.” Aytunç Altındal; “Hangi Misyonun Erleri” adlı makalesinde Amerikalı bir Misyonerin raporuna dayandırdığı fikre göre “Misyonerlik faaliyetleri açısından Türkiye, Asya Türkiye’sinde misyonerler adeta cirit atıyordu. Karadeniz, Kuzey Irak ve Güneydoğu Anadolu’da papazlardan oluşan askerler, bir şeylerin altını habire oyuyor ve milyonlarca İncil dağıtılıyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde çocuklar kilise kanalıyla Avrupa’ya götürüldü, eğitildi ve yerleştirildi.” 

 

Barış Gönüllüleri; Kürtler, Aleviler ve Lazlar üzerinde ciddi çalışmalar yaptı. Karadeniz’de Pontus, Güneydoğu’da Yezidilik, Keldanilik, Hıristiyan Kürtler ile Doğu Anadolu’da Ermeniler ve Ermenilik, Ege ve İstanbul’da ise Hıristiyanlığın eski toprakları şeklinde meseleleri gündeme getirdi, getirmeye de devam ediyorlar. Özellikle siyasilerin zaafından veya tarih bilmeme ve geçmişte yaşanılan acıları duymama özelliklerinden yararlanarak yerden mantar biter gibi kilise evleri, İncil evlerini devreye soktular.  

 

1936 yılında çıkarılan vakıflar yasasını yakın zamanda değiştirerek eski mallarına kavuşmaları sağlandı. Bu yetmezmiş gibi başka yerlerden de hak istemeye başladılar. Örneğin Erzurum’da bile kilise açmaları bunun bir sonucu olarak gelişti. Bütün bunlar TCK’nın 529. maddesine aykırı olmasına rağmen dönemin İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelenin ifadelerinde yer alması olayın vahametini göstermesi bakımından acıydı. 

Türkkaya Ataöv “Amerika, NATO ve Türkiye” adlı eserinde okullarımızdan çocuk yuvalarına, köylerden gecekondu semtlerine kadar Türkiye’de Amerikan hayranlığı yayan Barış Gönüllüleri her gittikleri yerde çeşitli faaliyetlere yönetici, tertipleyici, danışman ve konuşmacı olarak katılıyorlardı. Gümrük denetimi yokluğunda Anadolu’yu gezerken topladıkları tarihi eşyaları kaçıran; Türkiye’de öğretmenlik kanunla verilen bir görev iken ve bunun için öğretmen okulu mezunu olmaları gerekirken, beyin yıkama amacıyla sınıflarımızı dolduran, bugünkü hükümete daha güvenilir gelen Türk Halkının kendi eliyle sanayileşmesi apaçıkken “ Türkiye’nin ihtiyacı tavukçuluktur, turizmdir” diye ters yönde telkinlerde bulunan Amerikan Barış Gönüllülerinin tümü ülkeden atılmalı, bunların maskeleri düşürülmeli ve Amerikan hükümetinin bu yönde yeni programlar tasarlayıp uygulamasına meydan verilmemelidir.” 

 

Barış Gönüllülerine karşı ilk yazılardan birini yazan Mehmet Başaranı zikretmek, Doğan Avcıoğlu’nun çabalarını, Yön Dergisi’nin Barış Gönüllülerinin Türkiye’yi terk etmeleri ve çalışmalarına son verilmesi doğrultusunda çalışmalar yapması hatırlanmalıdır. Üniversitelerde ideolojik çatışmaların görünmeyen aktörleri oldular. Böylece Türkiye’ye yön vermeye, yer yer elini kolunu bağlamaya çalıştılar. 

 

Amerikalılar dünyayı beş altı bölgeye ayırıp Barış Gönüllerini bölgelere göre eğitip gönderdiler Türkiye bu taksimde NANESA bölgesindeydi. 1962-1972 yılları arasında rakamlar değişmekle birlikte 1500-2000 arasında gönüllü çalışmıştı. Bu çalışmaları yaparken Sivil Toplum Kuruluşlarını, Think-Tank kuruluşlarını çok iyi yönetmişlerdi. 

Bunlara karşı en önemli ve ilk tepkiyi Rahmetli Gündüz Ökçün başlatmıştı. Turgay Tüfekçioğlu “Türkiye ve Şeytan Üçgeni” adlı yazısında konuya dikkat çekmiş, 1965 yılından sonra konu MGK’da görüşülmüş, İstihbarattan düzenli raporlar istenmişti. 

Bu dönemde Türkiye-SSCB yakınlaşması olmuş, Konya Seydişehir Alüminyum, İskenderun Demir-Çelik Fabrikası gibi fabrikalar yapılmış ancak bu ABD’nin işine hiç gelmemişti. Bu nedenle ilerleyen yıllar öğrenci olaylarıyla, 12 Mart Muhtırasıyla Türkiye kontrol altına alınmaya çalışıldı. 

 

Barış Gönüllüleri etnik, mezhepsel ve ideolojik ayrılıkları körüklediler

 

Yine bu yıllarda Tarsus Amerikan Koleji ve Robert Kolej mezunu Yıldırım Koç, Barış Gönüllülerinin Ermeni Meselesini kurcaladığını, Amerika’nın ülkede gerçekleştireceği Siyasi ve Askeri operasyonlara zemin hazırladığını yazmıştı. Doç. Dr. Cavit Tütengil “Barış Gönüllüleri Çıkmazı” adlı makalesi, ODTÜ Öğrenci Derneği’nin 1966 yılında yayınladığı beyanname ile “Barış Gönüllülerinin” yasaklanmasını istemesi önemliydi.  

 

İçişleri Bakanı Faruk Sükan illere gönderdiği gizli genelge ile Barış Gönüllülerinin sıkı takibe alınmasını ve raporlar hazırlanmasını istemişti. Bütün bunların yanında 27 Aralık 1949 yılında imzalanan Türk-Amerikan Eğitim anlaşmasının verdiği zararları dikkate almak gerektiği açıkça görülüyordu. 

 

Erzurum ve ilçelerinde zaman zaman görev aldılar. Kandilli Ortaokulu’nda okuduğum yıllarda böyle bir İngilizce öğretmenimiz oldu. Bizimle dalga geçer gibi konuştuğu gibi işiyle ilgili olmayan çalışmalara imza atmıştı. Çevrede bulunan maden ocağı gibi, kömür ocağı gibi kendisiyle ilgisi olmayan konularda bilgi topluyordu. Dağlardaki mağaralar bile onun ilgi alanıydı. Benzer bir çalışmayı Horasan Ortaokulu’nda gerçekleştirdiklerini İsmail Arslan Bey anlattı. Özellikle o devirde hiç kimsede olmayan bisikletiyle köylere, yaylalara ve özellikle Kağızman Deresi’ne doğru gittiğini ifade etti. Kars Selimde İngilizce öğretmeni olan Amerikalı sözde öğretmen yaz tatiline giderken 50 soruluk bir metin çocuklara dağıtıyor ve köyleriyle ilgili bilgileri yazıp Eylülde getirmelerini istiyor. İlginç olan bu soruların 47 si normal sorular. Ancak 3 soru öyle serpiştirilmiş ki kimse şüphelenmesin. Bu sorularda köylerin tarihi geçmiş, etnik özelliği, tarihi binaların olup olmadığı, camiden başka ibadethane varlığı yanında mezarlıklar ve özellikleri sorulmuştu.  

 

Gazi Ahmet Muhtar Paşa Ortaokulu’nda görev yapan öğrencileri taktığı adla Mr. No şehirle ilgili öğrencilerden pek çok bilgi sormuş ve cevap almıştı. Hınıs İlçesinde ve Parmaksız Köyünde Barış Gönüllüsü görev almıştı. Pek çok askerimizin ve sivil vatandaşımızın şehit edilmesinde görev alan terörist Parmaksız adlı Zeki işte bu köyden çıkanlardan idi. 

 

Türkiye’ye gelen Barış Gönüllüleri ülkenin dört bir tarafına dağılarak görev yapmaya başladılar. Hâlbuki anlaşma gereği devletin gösterdiği yerlerde görev yapmaları gerekiyordu. Fakat artık ok yaydan çıkmıştı. Barış Gönüllüleri elde ettikleri diplomatik dokunulmazlık zırhına bürünerek ellerini kollarını sallayıp her yere girip çıkıyorlardı. 

Barış Gönüllüleri Türkiye’de özellikle lise ve dengi okullarda İngilizce öğretmeni, köylerde tarım destekleme projeleri, kırsalda sağlık görevlisi, ekonomide planlayıcı olarak çalışmaları gerektiği halde bunları aşarak etnik, mezhepsel ve ideolojik ayrılıkları körükleme işini el altından yürüttüler. 

 

Günümüze kadar gittikleri her yede ABD politikalarına uygun olarak çalışıp Türk-Kürt ayrımını başlatarak derinleştirmeye, Alevi-Sünni inanışını körükleyerek kavga ettirmeyi başardılar. Özellikle 1968-1980 arası sağ-sol olaylarını tahrik ederek binlerce insanımızın ölümüne, yuvaların yıkılmasına sebep oldular. 

 

Sonuç olarak Doç. Dr. Ömer Turan’ın tespitlerine göre Türkiye’de misyoner faaliyetleri Amerikalılarca 1820 yılında başlatılmış, 1914 yılında zirve yapmış, Atatürk döneminde en alt seviyeye düşmüştü. Özellikle 1930-1960 dönemi misyonerler için karanlık dönem kabul edilmiş, 1961 yılında başlayan misyoner faaliyetleri Barış Gönüllüleri tarafından yeniden başlatılmış, fakat asıl meyvelerini Turgut Özal dönemiyle başlayan ve devam eden süreçte elde etmiş olup halen devam etmeyi sürdürmektedir. 

 

İzmir Belediye Başkanı Burhan Özfatura’nın Amerika seyahatinde Türkiye’de çalışmış bir Amerikalı Barış Gönüllüsünün ifadeleri aslında olayı net olarak ortaya çıkarıyor. “Ben 1960’lı yılların sonunda Türkiye’de Barış Gönüllüsü olarak bulundum. Ancak Türkiye’de yaptığımız çalışmalardan dolayı vicdanım son derece rahatsız. Kalkınma projeleri üretmek ve uygulamak için gittiğimiz Türkiye’de, toplumun unuttuğu yüz yıl önceki kan davalarını tespit edip tekrar hayata geçirmek gibi toplumsal düzeni etkileyecek faaliyetleri organize ettik. Bunun dışında toplumun olumsuz yanlarını da su yüzüne çıkardık. Şimdi benim bir ailem ve çocuklarım var. Yaptığımız çalışmaların insanlık tarafının yanlışını daha rahat anlıyorum. Bu nedenle de vicdanım rahat değil. Bir Türk olarak sizden bunun için özür diliyorum” demesi yaşanan acıların boyutunu göstermesi bakımından acıdır. 

 

Neticede misyonerlerin bıraktıkları işi ele alarak Türkiye coğrafyasında madeninden mağarasına, dağından yaylasına, su havzalarından tarım alanlarına, etnik ayrımcılıktan mezhepsel çatışmaya zemin hazırlayarak 1972 yılında ayrılırken geriye tutuşturulmuş ideolojik kavgalar, fitili ateşlenmiş etnik ayrımcılıklar bırakmışlardı. Yetiştirdikleri insanlar onlardan aldıkları görevleri 1990’lara kadar yürütürken Çekiç Gücün desteğinde PKK hainleri tarafından binlerce insanımızın ölümüne milyarlarca liralık maddi ve manevi zarlara sebep oldular. Bu yetmezmiş gibi ülke genelinde hızla kilise evleri açarak insanımızı din değiştirmeye hazırladılar. 

İşte 200 yıllık Türk-Amerikan ilişkilerinin geldiği nokta buydu. 

 

Kaynakça: 

Dr. Uğur Kocabaşoğlu,Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika,Arba Yayınları,İstanbul 1991. 

Doç. Dr. Türkkaya Ataöv, Amerika NATO ve Türkiye, Aydınlık Yayınevi, Ankara 1969. 

Yrd. Doç. Dr. Özgür Yıldız, Anadolu’da Amerikan Okulları, IQ Yayınları, İstanbul, 1991. 

Fatih Erboz – Macit Soydan; Barış Gönüllüleri, Empati Yayınları, Ankara. 2005.  

Müslim Özbalkan, Gizli Belgelerle Barış Gönüllüleri, AND Yayınları, 1970.  

Yar. Doç. Dr. Gökhan Eşel, Amerikan Barış Gönülleri ve Türkiye’deki Faaliyetleri, İleri Yayıncılık, 

Murat Soysal, Barış Gönülleri ve Türkiye’deki Faaliyetleri, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi S. 56, Bahar 2015, s. 113-146 

 

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00