Ev 1. Sayı SEFİLLER

SEFİLLER

Tarafından Beyza AYDIN

(Ankara Devlet Tiyatrosu Oyunu*)

Beyza Aydın


Victor Hugo’nun Dünya Klasikleri arasında yer alan Sefiller romanını iki cilt halinde ortaokul yıllarındayken okumuş, çok beğenmiş ve etkilenmiştim. Hatta öylesine sürükleyici gelmişti ki aile eşrafım ertesi gün okul olacağı için standart belirlenmiş uyku saatine riayet edip erken yattığımı ve uyuduğumu zannederken –sırdaşım, ablam hariç- gece lambasının kör ışığında ansiklopedi kalınlığındaki bu iki cildi büyük bir dikkat ve heyecanla okumuştum. Heyecanla diyorum çünkü hem kitap sürükleyiciydi hem de uyuduğumu sanan aile eşrafından birinin olası bir şekilde odamın kapısını açıp halen uyumamış olduğumu gördüğünde yaşanacak “sen daha uyumadın mı, sabah nasıl kalkacaksın?” muhasebesinden sakındığım için tetikteydim. Karanlıkta kitap okuma sevdasının göz bozukluğu ve o yıllardan yol arkadaşım olmaya başlayan gözlüklü hayatıma bir kapı araladığından habersiz olsam da gece lambası loşluğu ve hoşluğundaki o akşamları özlemle yad ederim.

Sefillerin bendeki anısı böyle tatlı ve hoşken Ankara Devlet Tiyatrosunun sahnelediği bir oyun olarak bulunduğumuz şehre geleceğinden haberdar olduğumda oldukça mutlu oldum. Düşününce, kitabı okumamın üzerinden iki on yıl ve birkaç bir yıl geçmiş olduğunu hesapladım. Vakti zamanı ile oldukça etkilendiğim kitaptan aklımda neler kaldığını şöyle bir gözden geçirdim:

Kitabın ana karakteri bir adet Jean Valjean (Jan Valjan), birkaç gümüş şamdan, çok da büyük olmadığını anımsadığım işlenmiş bir suç, bu suçun Jean Valjean’ın bir gölge gibi peşinde olması, küçük bir çocuk (cinsiyeti hakkında bir emare bulamadım zihnimde), sokak çatışmaları, kanalizasyon borularının içinden kaçış ve fareler, deniz kenarında geçen ve sanki intihar neticesinde kıyıya vuran bir ceset.

İki ciltten arta kalan bu kadardı zihnimde. Olay örgüsü nasıl ilerliyor, net bir tablo canlanmadı gözümde. İnternetten kitabın özetini araştırıp detayları anımsayayım diye düşündüm ama vazgeçtim. Oyunun çoğunlukla kapalı gişe sahneleniyor olduğuna dair okuduğum bilgiler ve Devlet Tiyatrolarının internet sitesinde oyunla ilgili fotoğrafların oldukça cazip görünmesi sebebiyle elde ne varsa onunla yetinip olayı akışına bırakarak izlemenin daha keyifli olacağına kanaat getirdim.

Sefiller oyunu memlekette halen güzel şeylerin olmaya devam ettiğine dair düşüncemi kuvvetlendirdi. Oyun görece küçük bir sahnede oynanacağından biletler erkenden tükendi. Bilet talebi beklenenden yoğun olduğu için talebi karşılamak amacı ile oynanacak sahne oyundan bir gün önce değiştirildi. Amma ve lakin güzel ülkemde güzel şeylere ulaşmanın çok da kolay olmadığını yüzümüze vururcasına -internetten bilet satışı günlerdir arızalı olduğu için- toplamda 3 kez tiyatro gişesine gitmek durumunda kalarak bileti temin etme şansına nail oldum. Azim ve kararlılıkla temin ettiğim biletin farklı bir izleyiciye daha satılmış olduğunu salonda öğrenmiş olsam da çok dert etmedim zira bir kez salona girmeyi başarmıştım! Bilet ücretinin öğrenci için 20 lira, standart fiyat olarak 30 lira olması da oyunun erişilebilirliğini kolaylaştıran sevindirici bir unsurdu.

Yazının bundan sonraki bölümünde nitelikli tiyatro oyunlarına erişim imkânı bulduğunda gitmeye gayret eden sade vatandaş gözüyle oyun hakkındaki görüşlerimi aktarmaya çalışacağım. Oyun 2 saat 40 dakika sürdü, 2 perdeydi. Öncelikle şunu söylemeliyim ki Sefiller bu yaşıma kadar izlediğim, sahne dekoru en değişken ve hareketli oyundu. Oyun süresince sahne ortasında kalan kare şekilli dönen platform çok farklı amaçlarla kullanıldı. Bu platform üzerinde en çok performans sergileyen oyuncu Jean Valjean karakterini canlandıran Durukan Ordu idi. Kendi ekseni etrafında dönen bu platformda kâh yürüdü, kâh kollarını yana açıp sırtını geriye vererek sabit durdu, kâh hiç kıpırdamadan bekledi. Kendisinin vestibüler sistemi oldukça sağlıklı olsa gerek. Yoksa insanın vertigo olması an meselesi hissi uyandı bende, izlerken bile. Jean Valjean’ın kürek mahkûmu olduğu dönemden tanıdığı ve mahkûmiyeti sona erdikten sonra müfettiş görevi ile yeniden yolunun kesiştiği Javert karakterini canlandıran Caner Kadir Gezener de ses tonu, vurguları ve beden dili ile bence rolün hakkını en iyi veren oyuncuydu. Başrolün hakkını yemek istemem ancak Durukan Ordu’nun bazı cümlelerdeki vurguları sanki tam yerine oturmadı. Ya da karakter özelliği o şekilde yazılmıştı, bilemiyorum. Sanatçı olduğunu iddia ederek pek çok rezilliğe imza atan Mösyö Thenardier karakterini canlandıran Şevki Çepa’nın kurnaz ve kıvrak halleri ve ilginç kahkahalarını da başarılı buldum. Fantine karakterini üstlenen Aslı Artuk, toplum içinde kadını değersizleştirmenin ne kadar kolay olduğunu hıçkırıkları ile yürekten hissetmeye vesile oldu. Eponine karakteri ile izlediğimiz Yasemin Bilgin de dönen platformda sandalye üzerinde ve çeşitli dekorlarla sergilemiş olduğu çevik hareketleri sebebiyle en beğendiğim oyuncular arasındaydı.

Tiyatro salonunun kocaman ve karanlık ortamında sahneye verilen mavi, kızıl ve sarı tondaki ışıklar beni bambaşka bir ruh haline büründürdü. Bu ışıklara bir de sahnenin niteliği ile uyumlu müzikler ve sesler eklenince, tiyatronun görsel ve işitsel bir haz sunması beklenen bir netice oldu diye düşünüyorum.

Oyunun ilk perdesi sahne dekoru ve hareketlilik anlamında bana daha canlı geldi. Olaylar daha tane tane aktarıldı hissine kapıldım. İkinci perdenin belli bir süresinde gelişen olay örgüsü ve kişiler arası hikâye döngüsü yere serilen kırmızı şeritler vesilesi ile verilmeye çalışıldı. Bu bölümün çok hızlı aktığını hissettim. Bunda romanı okumamın üzerinden çok uzun vakit geçtiği için bazı noktaları hatırlamıyor olmamın sebebi büyük olmalı. Ancak dikkatli bir seyir ile kurguyu takip edebilmek mümkün oldu.

Nasıl sahneleneceğini en merak ettiğim bölüm şehir kanalizasyonundan kaçış ve farelerin olduğu bölümdü, ne yalan söyleyeyim. Bu bölümün temsili de gayet başarılıydı.

Kostümleri beğendiğimi söyleyebilirim. Bilhassa dansçıların kostümlerinde hafif ve her an uçuşuverecekmiş izlenimi veren kumaşların tercih edilmesi, kumaşların pastel ve toprak tonlarında olması gayet hoştu. Oyun karakterlerinde burjuva sınıfına dâhil fazla kişi olmadığı için aşırı abartılı ve göz yoran bir giyim stili yoktu.

Oyun süresince ışık, ses düzeni, dekor, oyunculuk ya da kostüm anlamında izleyiciye yansıyan herhangi bir olumsuzluk yaşanmadı. Tertemiz, akıp giden bir seyirdi. Dikkatimi çeken bir husus, kar yağan bir bölümde sahneye yukarıdan aşağıya doğru dökülen beyaz parçalarla ilgili oldu. Bunlar ya beyaz köpük ya da pamuk benzeri bir malzeme olmalı. Ben arkaya yakın sıralarda oturduğum için etkilenmedim ama ön sıralarda oturan izleyiciler açısından bu uçuşan malzeme toz oluşturup bir rahatsızlığa neden olmuş mudur, diye düşünmeden edemedim.

Oyun öncesinde kitaba dair zihnimi yokladığımda anımsadığım unsurların tamamını izleme imkânı buldum. Konu itibari ile 1800’lü yılların ilk çeyreğine tekabül eden Fransa döneminde geçen olaylara yer veriliyor olsa da aslında insanın var olduğu her dönemde hata yapan bir canlı olduğu, yaptığı hatanın bedelini toplumun baskısı ile bir ömür boyu sırtında taşımak durumunda kaldığı, erdemli yaşayabilmenin bazen gerçekten güçleştiği, insanın değersizleştirilmesinin bazı durumlarda ne kadar kolaylaştığı, hukuka uygun olanın her daim vicdana uygun olmayabileceğini, yönetime karşı bir değişim –yeri gelince kanlı bir devrim- talebi içinde olanların hep bakî olduğu ve bu uğurda bir kısım insanın ömrünü harcarken bir yandan da elden kayıp giden kişisel bir hayat olduğunu hissettim. Sefilleri okurken etkilendiğim gibi izlerken de bir kez daha duygulandım ve etkilendim.

Olur da bulunduğunuz şehirde, yoksul ailesini doyurmak için ekmek çalma suçundan 5 yıl ceza alan, kaçmaya teşebbüste bulunduğu için cezası 19 yıla uzayan 2-4-6-0-1 numaralı kürek mahkûmu Jean Valjean’ın hikayesi sahnelenirse; naçizane, izlemenizi öneririm.

*Oyun 2022-2023 tiyatro sezonuna aittir.

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00