Ev 12. Sayı Sırada İran mı VAR?

Sırada İran mı VAR?

Tarafından Ali Kamil YILDIRIM

Pentagon’un Ortadoğu Planı Müdahaleler Irak’tan başlayarak Libya, Sudan, Somali, Lübnan, Suriye ile devam edecek ve İran’la tamamlanacaktır.

BOP, Pentagon Planı ve Yinon Planı uyarınca sırada İran bulunmaktadır.

Ortadoğu’da İsrail’i frenleyecek bir “Arap Siyaseti” kalmamıştır. Öte yandan İsrail’i Orta Doğuda baskılayabilecek iki ülke kalmıştır. Biri İran diğeri Türkiye.

Ortadoğuda çatışma ihtimali düşük değildir. Er ya da geç Ortadoğu’nun kaderinde etkin olabilecek üç ülke kalacaktır; Türkiye, İran ve İsrail. Bu nedenle Türkiye bölgesinde caydırıcı nitelikte üstün güce sahip olmalı ve bu gücün uzun vadeli diplomasisini geliştirmelidir.

Yakın geçmişte İran’ın Kalpgâhın’da İsrail’in gerçekleştirdiği Hamas Lideri İsmail Haniye suikastını münferit bir olay olarak ele almadan önce, anılan eylemi daha doğru bir zeminde değerlendirmek için, Orta Doğu’nun geleceği üzerine büyük hesaplar, planlar ve müdahaleler yapan ABD-İsrail ortaklığının kısa orta ve uzun vadeli emellerine bakmak gerekecektir. ABD EvanjelistNeocon’larının “Büyük Ortadoğu Projesi- BOP” adıyla başlattığı ve Orta Doğu’da 21 ülkeyi ilgilendiren ve sözde demokrasi getirmek maksatlı parçalama hedefleri hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Bunun yanında işi bitirilecek yedi ülkeyi önceleyen Pentagon Planı ile İsrail’in Yinon Planı söz konusudur. Tüm bu planların Büyük İsrail Projesine hizmet eden planlar olduğunu tahmin etmek güç olmadığı gibi yine İran tüm bu planların ya engeli ya da hedefi konumundadır. Elbette aynı yorumu Türkiye için de yapmak yanlış olmayacaktır.

Pentagon’un Ortadoğu Planı

Yabancı ve yerli basına yansıyan, 2001 tarihli çok önemli bir belge bulunmaktadır. Bu belge ABD Pentagon tarafından hazırlanmış. Orta Doğuya yeni bir şekil vermek için parçalamak veya sözde demokrasi getirmek maksadıyla müdahale edilecek yedi ülkeyi sıralamaktadır. Müdahaleler Irak’tan başlayarak Libya, Sudan, Somali, Lübnan, Suriye ile devam edecek ve İran’la tamamlanacaktır. Anılan belge NATO Komutanlığı yapmış ABD’li Orgeneral Wesly Clark tarafından açık kaynaklarda da paylaşılmıştır. Sayılan yedi ülkenin altısına müdahale edilmiştir. Sırada İran bulunmaktadır. Ayrıca bu yedi ülke arasında müdahaleye önce Irak üzerinden başlanmış olması şaşırtıcı olmamalıdır. Zira bu plan büyük oranda İsrail’liOdedYinon Planındaki tespit ve önerileri yansıtmaktadır.

Yinon Planı: Parçalama Planı

1982 yılında hazırlanan Yinon Planı Ortadoğu’daki 19 Arap ülkesini analiz etmekte ve bunlardan hiçbir ülke halkının homojen bir millet yapısına sahip olmadığını, etnik ve mezhepsel karışıklığın hâkim olduğunu, siyasi idare yapısında ise çarpıklıklar bulunduğunu tespit etmektedir. Kabaca bu ülkeleri yenilir-yutulur olarak görmektedir. Bu tespitten sonra, İsrail’in geleceği için anılan ülkelerden parçalamaya önce Irak’tan başlanmasını, sonra Suriye’nin parçalanmasını önermekteydi. 2001 yılında 11 Eylül İkiz Kuleler saldırısını bahane ederek Irak’a müdahale edilmesi, 2003’te Irak’ın işgali, 2006’da Lübnan savaşında İsrail’in güney Lübnan’ı işgal etmesi, 2011 Libya ve nihayet Suriye iç savaşları ile devam edegelen süreçlerin Yinon Planı ile ilişkili olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Özetle büyük resimde BOP, Pentagon Planı ve Yinon Planı uyarınca sırada İran bulunmaktadır.

Haniye Suikastı

İsrail suikastı yaptığını inkâr etmemektedir. İsrail Hamas Liderleri hangi ülkedeyse orada öldürüleceğini resmen ilan etmişti. Hatta Türkiye’nin de bu ülkeler arasında olduğunu beyan etmişti. Yapılan suikast İsrail’in Mossad örgütünden ziyade Şin Bet örgütünün eylemlerine benzemektedir. Bu ülkenin üç adet istihbarat örgütü bulunmaktadır. Mossad, Şin Bet ve Aman. Sonuncusu askeri istihbarat örgütü olup, Şin Bet ise yurt içi ve dışında terörle mücadele amaçlıdır. Bu örgüt öncelikle ülke içinde Filistinli Arapları hedeflemekte, yurt dışında ise çevresindeki Arap ülkeleri ve İran ve Türkiye gibi Arap olmayan ülkelerde de faaliyette bulunmaktadır. Bu örgüt İsrail’in kuruluşundan itibaren faaliyettedir ve yasa ile sınırlı olmadan hareket etmektedir. Bu örgütün dünyanın çeşitli yerlerindeki suikastlar yaptığı ve bu suikastların İsrail Başbakanı bilgisi dâhilinde yaptığını örgütün eski yöneticileri itiraf etmektedir. Bu örgüt eylem sahalarında insan devşirmekte başarılıdır. İran gibi muhalefeti düşman olarak gören bir ortamda adam devşirmek zor olmasa gerek.

Suikastın Hedefi

İster Mossad yapsın ister Şin Bet yapsın, önemli olan İsrail için suikastın amacıdır. İsrail bu suikastı yaparken neleri hedeflemiştir? Öncelikle Hamas’ın müzakereci önderini öldürerek “ateşkes sürecini” sabote etmiştir ve böylece ileri aşamaya gelmiş olan ateşkes müzakerelerini boşa çıkarmıştır. Suikastın ikinci hedefinin Hamas örgütünü kendi istediği tarzda tasarımlamak olduğu gözlenmektedir. Üçüncü ve en önemli hedefin ise İran’ı kışkırtarak bu ülkeyi savaş ortamına çekmek olduğu gün gibi aşikârdır.

İsrail neden ateşkes sürecini sabote etmiştir?

Çünkü İsrail barış istememektedir, aksine savaşı yaymak istemektedir. ABD ve AB’yi arkasına alan İsrail ilk aşamada Gazze’yi tam kontrolüne almayı, ikinci aşamada Güney Lübnan’ı işgal etmeyi, üçüncü aşamada Golan tepelerine ulaşmış olan yayılmacılığını Büyük İsrail’e taşıyacak tarzda daha da doğuya, yani Fırat ve Dicle’ye yaymak istemektedir. Birleşmiş Milletlerde 140’dan fazla ülke İsrail aleyhine iki devletli çözüm isterken, 40 bin sivilin katili İsrail Lideri Uluslararası Adalet Divanında yargılanırken, savaşı Orta Doğuya yaymaya çalışan bu soykırımcı İsrail Lideri ABD Senatosunda ayakta alkışlanarak şımartılmış, hedefine ulaşması için bu ülkeden ve Batı dünyasından her türlü destek sözü almıştır. Bu durum bize Mücadele hareketinin “Emperyalizmin beyni Siyonizm’dir” söylemini hatırlatmaktadır.  İsrail artık daha da pervasız girişimlerde bulunmaktadır. Son suikast bu pervasızlığın bir örneğidir. 

Hamas’ın yeniden tasarımlanması ne anlama gelmektedir?

Hamas 7 Ekim’de gerçekleştirdiği ilk baskın sonrası İsrail’in sert tepkisi ile karşılaşacağını ve İsrail’in daima ABD desteğini alacağını hesap etmemiş olamaz. O halde neden bu eylemi yaptı? Sonucu İsrail’e yarayacak bir adımı neden attı? Bilinçli veya bilinçsiz olarak İsrail’e hizmet etmiştir. İsrail Hamas’ın müzakere yoluyla durumu kurtarmasını istememekte, savaşın devamını istemektedir. Bu nedenle Hamas’ın savaşa devam çizgisinde kalmasını tercih etmektedir. Müzakere yanlısı Haniye’nin ve yardımcısının şehit edilmesi sonrasında Hamas’ın seçilen yeni lideri tavizsiz savaş yanlısı olduğu görülmektedir. Üstelik Hamas’ın hem siyasi hem de askeri liderliği tek kişinin sorumluluğunda toplanmış bulunmaktadır. Yeni yönetimin bedeli ne olursa olsun savaş yanlısı olmakla nasıl bir sonuç alacağı meçhuldür. Ancak bu süreçten İsrail’in yararlanacağı kesindir.  Ayrıca siyasi ve askeri otoritenin tek elde olması sürpriz bir şekilde müzakere sürecini de önceleyebilir.

İsrail İran’ı neden kışkırtıyor?

Batı desteğiyle şımartılmış olan İsrail, İran’ı kışkırtarak uzaktan da olsa savaşa fiilen dâhil olmasını istemektedir. İran’ın çökertilmesi, özellikle nükleer programın çökertilmesi hem Pentagon Planı’nda hem de İsrail planlarında öncelikli olarak yer almaktadır. Orta Doğuda İsrail’i frenleyecek bir “Arap Siyaseti” kalmamıştır. Öte yandan İsrail’i Orta Doğuda baskılayabilecek iki ülke kalmıştır. Biri İran diğeri Türkiye. İsrail’i gayri meşru olarak tanımlayan İran siyasetinde bu ülke, hem ideolojik hem de stratejik bir rakip olarak önemli bir yere sahiptir. İsrail hâlihazırda İran’ın nükleer programı kendisine en büyük tehdit olarak görmekte ve en kısa sürede bu programın çökertilmesini amaçlamaktadır. Eğer kışkırtmada başarılı olup, İran doğrudan savaşa dâhil olursa, İsrail ve muhtemelen ABD için İran’ın nükleer tesisleri meşru hedef haline gelecektir. Elbette İran ülkesi işgal edilemeyecek, ancak havadan yapılacak saldırılarla İran’ın nükleer tesisleri imha edilebilecektir. İsrail bunun planını 2000 yılı başlarından itibaren yapmaktadır. Nasıl ki Haniye suikastı aylar hatta yıllardır planladıysa, benzer şekilde İran tesisleri de benzer bir akıbete uğrayabilir.

İran ne yapmalı?

Ülkesinin selameti için itidalli davranmalıdır. Aslında bu tutumunu geçmişte muhatap olduğu suikastlarda gösterdi. Bilindiği üzere Ocak 2020’de İran Devrim Muhafızları’nın Irak uzantısındaki Kudüs Kuvvetleri Komutanı Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürülmesi üzerine, İran Irak’taki bir kısım ABD tesislerine adeta göstermelik füze taarruzları yapmıştı. Tırmanmayı önleyici ve iç kamuoyunu tatmine yönelik bu saldırıdan ABD’nin haberdar edildiği sonradan gündeme gelmişti. İran ayrıca Şam ve Halep’te Devrim Muhafızları liderliğine ve depolarına yapılan saldırıları cevapsız bırakmıştı. Nisan 2024 Şam Konsolosluğuna İsrail saldırısı sonucunda Kudüs Kuvvetleri Komutanı ve üst düzey generallerin öldürülmesi üzerine; İran bu ülkeye 300’ü bulan füze gücü ile (170 Dron, 30 Seyir Füzesi ve 120 Uzun menzilli Balistik Füze) karşılık vermiştir. Bu saldırı İran’ın İsrail’e yönelik doğrudan saldırısının ilkiydi. Ancak bu saldırı paketi de haberli(!) geldiğinden İsrail pasif savunma tedbirlerini önceden almış, İran füzelerin çoğunluğu ABD ve İngiltere uçakları ve ABD savaş gemileri daha yoldayken önlenmiş ve nihayet İsrail’e ulaşanlar bu ülke hava savunma sistemi tarafından önlenmiş, çok az bir kısmı ise önlenememiştir. Görüleceği üzere İran her durumda “tırmandırmamayı” amaçlamıştır. Bunun yerine vekil güçleri üzerinden İsrail’i taciz etmeye devam etmiştir. Haniye olayı sonrası tepkisinin de benzer olacağı tahmin edilmekte olup, kanımızca doğru olanı da budur.

İran’ın Gücü

İran’ın ekonomik gücü petrol ve doğal gaza dayalıdır. Dünya petrol rezervinin %9’u ve doğal gazın  %16’sı bu ülkededir. Yıllık yaklaşık 2.5 milyar varil petrol ve 15-20 milyar metreküp doğal gaz ihraç etmektedir. İran askeri gücü geliştirmede Uzun Menzilli Balistik Füze ve Seyir Füze geliştirmeye ve daha önemlisi Nükleer Silah geliştirmeye öncelik vermektedir. Bu bağlamda 2000 km menzilli balistik füze, uzun menzilli seyir füzesi, sayısız intihar dronları geliştirmiş bulunmaktadır. Balistik füzelerle 2000 km menzile nükleer silah atabilmek öncelikli hedefi görünümündedir ki bu hedefine yakında ulaşabilecek aşamadadır. Bu da İsrail’in uykularını kaçırıyor. İran ayrıca askeri güç geliştirme kapsamında Şii eksenindeki vekil güçlerine yıllık olarak milyarlarca dolar kaynak aktarmaktadır. Kıyılarını koruyacak deniz gücüne sahip olmakla birlikte, sınırları ötesinde büyük çaplı konvansiyonel harekât yapacak bir kara gücüne, hava gücüne hatta hava savunma gücüne sahip değildir. Bu durum İran’ın hareket tarzlarını balistik füze ve seyir füzesi taarruzu ve vekil güçler operasyonları ile kısıtlı tutacaktır. Diğer yandan İran’ın savaşa dâhil olması sonucunda, İsrail’in (ABD desteğini garanti edebilirse) İran’a yönelik harekâtı “hava harekâtı” ile kısıtlı kalacaktır.

ABD Tutumu

İsrail’in İran nükleer tesisleri hedefleyen olası hava operasyonunun iki önemli engeli bulunmaktadır. İlki İran’ın tüm kışkırtmalara rağmen savaşa girmekten uzak durması, ikincisi ise ABD tutumudur.  Pentagon Planı İran’ı hedef göstermesine rağmen ABD bu aşamada İran-İsrail çatışması istemektedir. Görünen odur ki Gazze sorunu çözülmeden ABD yeni bir cephede İsrail’e yardım sağlamaya rıza göstermemektedir. ABD fiili katkısı olmadan İsrail’in tek başına İran’a hava operasyonu düzenlemesi ise fiyasko ile sonuçlanabilir. ABD’nin son günlerde bölgedeki yığınaklanması İran’ın İsrail’e olası füze saldırısını caydırmak, bu mümkün olmazsa müdahale etmek olarak değerlendirilebilir. Özetle muhtemel bir savaşı önleyecek ilk unsur İran’ın kışkırtmalara cevap vermemesi, ikincisi ise ABD’nin savaşı önleme çabaları olacaktır. Ancak ABD’nin, örneğin 2025 yılında, İsrail’in İran’a saldırısı içinde yer almayacağını kimse garanti edemez.

Türkiye Tutumu Ne Olmalıdır?

Türkiye elindeki büyük fırsatları kaçırmış bulunmaktadır. Tüm taraflarla eşit mesafede durma ve arabuluculuk yapabilme konumunu kaybetmiş bulunmaktadır. Bu aşamada yapılabilecek öncelikli iş İran’a itidal tavsiyesinde bulunmaktır. Muhtemel bir çatışmaya asla taraf olmamalıdır. Orta Doğuda çatışma ihtimali düşük değildir. Er ya da geç Orta Doğunun kaderinde etkin olabilecek üç ülke kalacaktır; Türkiye, İran ve İsrail. Bu nedenle Türkiye bölgesinde caydırıcı nitelikte üstün güce sahip olmalı ve bu gücün uzun vadeli diplomasisini geliştirmelidir.

 

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00