Ev 10. Sayı Yeni Anayasa Tasarımları Üzerine

Yeni Anayasa Tasarımları Üzerine

Tarafından Yahya DEMELİ

Yeni Anayasa demek, bağımsız devlet ve cumhuriyet olma niteliklerinin ortadan kaldırılması, devletin dönüştürülmesi, halkların kendi kaderini tayin hakkı gerekçesiyle BM gözetiminde referandum yapılarak ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde kurmayı düşlediği Büyük Kürdistan için Türkiye’den talep ettikleri söylenebilir.

yıllardır, “Türkiye kimliği” ve “Türkiye Milleti” diye kavramlar ürettiler, “Türk edebiyatı” yerine “Türkiye edebiyatı” demeye başladılar. Graham Fuller, bu sebeple “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” diye projenin 21.’nci yüzyıl sürümünü ortaya koydu

 Anayasa pozitif bir hukuk kaynağıdır.  Anayasa, milli ve sosyal hayatı düzenleyen normatif bir kaynak olup uyulması gereken hedefleri göstermektedir.                                         

 Önemli olan anayasa değişikliğini gerekli kılan sebeplerin neler olduğunun ortaya konması ve millet nezdinde ilgi bulmasıdır. Anayasa, insan düşünce mahsulü olduğu için eksikleri her zaman var olacaktır.  Anayasalar, toplumun tüm katmalarını genelde kucaklayan, problemlere çare olduğunda daha az tartışılır olacak, eksiklikler de zamanla düzeltilecektir.

Toplum ve insan ihtiyaçları zamanla değişim ve gelişim gösterir. Ekonomik, sosyal ve moral gelişme yeni ihtiyaçları da beraberinde getirir. Bunları düzenlemek için hukukun ve hukuk müessesinin de gelişmesi gerekir. Yeni bir dünyaya açılmanın hayalleri, daha “ne güzel günler göreceğimizin” umutları ile beraber, hazırlanmaya çalışılan Anayasa ‘mutabakat anayasası’ olmalıdır!

Darbe dönemlerinde yapılan anayasalar 21. yüzyıl insanına dar gelmeye başlamıştır. Bunun üzerine 1982 Anayasasının birçok maddesi zaten TBMM tarafından daha öncede değiştirilmişti. Paketin içinde neler var, neler yok? Tam anlaşılmadan, millete açıklanmadan, millet iradesini dinlemeden, “ben yaptım oldu” mantığı, baştan “darbe” zihniyeti çağrıştırır.  Milletçe mücadelemiz de esasen buna karşıdır, sivil bir anayasa bu nedenle çok önemlidir!

Yeniçağ Gazetesi’nde 3.6.2024 tarihli yazısında Aslan Bulut; şu tespitlere yer vermiştir:

“1982 Anayasası’nın neredeyse değiştirilmemiş maddesi kalmamış gibidir, üstelik AKP ve MHP, 2017’de 15 Temmuz darbe girişiminin sebep olduğu infialden yararlanarak yönetim sistemini de değiştirmiş, Cumhurbaşkanlığı sistemini getirmiştir. Bu sebeple, asıl 2017 değişikliği ile darbe anayasası getirilmiştir…”

“1982 Anayasası’nda değiştirilmeyen ne kalmıştır? 1924 ve 1961 Anayasalarında da var olan başlangıç ilkeleri, ilk dört madde ve vatandaşlık maddesi duruyor… Bu maddeler, devletin temel nitelikleriyle ilgilidir. Türkiye Cumhuriyeti, etnik kökeni ne olursa olsun, vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk Milleti’n mensup olduğunu kabul eder.”

Erdoğan ise “milletin çeşitliliğine dayanan anayasa” istediğini açıklamıştır. Bunun anlamı, egemenliğin paylaşılmasıdır… Tek bir millet olmaktan vazgeçmektir… “Türk Milleti” yerine etnik unsurlar sayılarak “Türkiye Milleti” denilecek! “Yumuşama” ve “normalleşme” diye perdelenen gerçek budur!

 “Yapılacak Anayasa da “milletin çeşitliliği” ısrarı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni sarsıp dağıtır! Bundan sadece Türkiye değil, Orta Doğu ve Orta Asya başta olmak üzere bütün dünya da etkilenir. ABD’nin arzuladığı “İstanbul merkezli eyaletlerden oluşan bir Türkiye” 1896’da alınan bir ABD Kongresi gizli kararıdır. O projede, eyaletlerde nüfusun çoğunluğunun Hıristiyan olması esas alınıyordu.

Bu sebeple, yıllardır, Türkiye kimliği” ve “Türkiye Milleti” diye kavramlar ürettiler, “Türk edebiyatı” yerine “Türkiye edebiyatı” demeye başladılar. Graham Fuller, bu sebeple “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” diye projenin 21.’nci yüzyıl sürümünü ortaya koydu.”

Ülkenin onca sorunu varken var olana bile uyulmayan hukukla “yeni anayasa” diye tutturmanın asıl maksadı ne olabilir?

Burada asıl maksadın sözde “sivillik” maskesi ve perdelemesi ile “eşit-anayasal yurttaşlık” adı altında; Türk Milletinin egemenliğini sonlandırmak, Cumhuriyetin kurucu ilkelerini ortadan kaldırmak, üniter yapıyı ve ulus devletini parçalamak, bu şekilde “Türkiyeliliğe!”; federasyona kapı aralamak mıdır?

Geçtiğimiz yıllarda aralarında HDP ve Yeşil Sol Parti’nin de olduğu bir dizi parti ve siyasi kurum Lozan Antlaşması karşıtı bir açıklama yayımlamıştı.  “Türkiye devletine de çağrımız şudur; yüz yıldır tekrarlanan, ‘Cumhuriyeti birlikte kurduk, Kürtler ve Türkler Cumhuriyetin iki kurucu unsurudur, bin yıllık kardeşiz’ vb. söylemlerin yerine kardeşlik hukukunun gereği yapılsın. Savaş ve inkâr siyaseti yerine Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik çözümü için adımlar atılsın. Yapılacak yeni bir anayasa ile Kürt halkının varlığı ve ulus olmaktan kaynaklanan hakları resmen tanınsın. Kürt halkının kendi ülkesi Kürdistan’da özgür ve onurlu bir şekilde yaşama hakkı vardır ve bu bölge barışı ve istikrarının da koşuludur.”

Kısacası ilk hedefleri Anayasa’yı değiştirmek, Türkiye’yi şimdilik iki devlete ayırmaktır!.. Değiştirmek istedikleri aslında ilk dört madde ve başlangıç ilkeleridir. Bu talepler Sevr’in yeniden horlatılmasıdır!                                                                                                                                              

Eski Almanya Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher, 1992’de yaptığı açıklamada Türkiye için bir “Yugoslavya modeli” öngördüklerini belirtmiştir. Eski Almanya Başbakanı Helmudt Schmidt de 5 Ekim 2000’de Die Zeit’ta yayınlattığı yazıda “Lozan’da bir Kürt devletinin kurulmamış olması, büyük hatadır” demiştir.

2004 yılında 78 kişilik Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu’nun 24’ünün oyuyla kabul edilen “Azınlık Raporu’nda da “Sevr sendromunun” bitmesi, Lozan Antlaşması’nın gerektiği gibi uygulanması isteniyor, tek kültürlü ulus-devlet yerine ise, “Türkiyelilik üst kimliğinin benimsenmesi” öneriliyordu.

Türkiye’yi parça parça eden Sevr Antlaşmasının amacı, Anadolu’da bir Ermenistan ve Kürdistan kurulmasını sağlamak, Osmanlı imparatorluğundan güçlü ulus devlet çıkmasını önlemekti. O günlerde, Kürt aşiretlerinin Lozan’a “Bizim ayrı gayrımız yoktur, aynı milletin evlatlarıyız” diye telgraf çekmesi, Türkiye’nin Wilson tuzağına düşmesini önlemiş olan, Mustafa Kemal Paşa; “Türk Milleti’nin etnik parçalar halinde değil, bir bütün olarak bu hakkı kullanacağını dünyaya ilan ediyordu…” Böylece devletin temeli, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk Milleti denilir” tespiti ve buna dayalı felsefesi üzerine atılıyordu…

ABD ve Batı ise 1920’lerde yapamadığını, 20’nci yüzyıl sonuna doğru ve 21’inci yüzyıl başında yapmak istedi. PKK’yı kurdurup silahlı propaganda ile Türk Milleti’nin direncini çökertmeye çalıştılar…

Açıkça görülüyor ki Yeni Anayasa isteyenlerin bir kısmı Lozan’a karşı Sevr özlemi içinde olsalar da iktidar veya muhalefet bünyesinde hangi kılığa bürünürse bürünseler de Türk Milleti’nin iradesini hiçbir güç kıramayacaktır.

Aydınlar, Hukukçular, yazar, çizerler, siyasetçiler Milli irade adına görev almalıdır!

Toplumun gelişmesi için tüm projelerin merkezinde yetişmiş insan vardır. Büyük projelerin hazırlayıcısı ve planlayıcıları yetişmiş, idealist özellikli insanlardır. Evrende toplumları değiştirenler, çağlar açıp çağlar kapatanlar, asırları değiştirenler, toplumları alçaltan ve yücelten baş unsur insandır.                                                               

Aydınlar, uzman, danışman, hukukçu, siyasetçi, yazar, çizer, gazeteci, hocası, alimi, arifi önce vatan, devlet, millet diyenler, yeni anayasa çalışması üzerine kendilerine vazife çıkarmalıdırlar. Herkesin kendi doğrusuna göre değil, fikirlerin tartışıldığı, istişareyle bir mutabakat anayasasına katkı koymalıdırlar. Hep birlikte bu yüce devleti tarihine, kültürüne yakışır şekilde  büyütüp yaşatmaya çalışmalıyız… Aydınların, liderlerin, mutabık kalınan hedefe ilerlemek için ortaya koyulan irade birliğinden ve adaletli yönetimden yana tavır koyanların bu ülkeye büyük hizmetleri olacaktır…                                                                                                                                                   

Neden bazıları ‘yeni sivil anayasa’ yapmak ısrarını sürdürmektedir?

Anayasada yapılmak istenenler hakkında basına yansıtılan görüşlerin bir kısmı;

Başlangıç bölümünden Türk Milleti ibaresinin çıkartılması, 2. maddeden ‘Atatürk milliyetçiliğine bağlı’ ibaresi ve Anayasanın tümünden Atatürk isminin çıkarılması,24. maddenin ‘dinî duyguları sömürmekle ilgili son fıkrasının Anayasadan çıkarılması,41. maddedeki ailenin korunması ile ilgili değişiklik yapılması, 42. maddedeki ‘Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.’ hükmünün kaldırılması, 66. maddedeki Türk vatandaşlığı tanımının değiştirilmesi, Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerinin kısıtlanması, 174. maddedeki ‘İnkılâp kanunlarının korunması’ maddesinin kaldırılması şeklinde olmakla beraber bu taleplerin dışında iki temel sebep daha bulunmaktadır:

1- Yeni seçilecek başka bir Cumhurbaşkanı tarafından, tahrip edilmiş olan adalet mekanizmasının ve Türk Ordusunun, ayrıca dışişleri, maliye ve millî eğitim gibi temel devlet kurumlarının yeniden millî çıkarlar doğrultusunda yapılandırılması ihtimalinin önlenmesi…

2- 1991 yılında TBMM tarafından çekincelerle onaylanan ama milleti tamamen ayrıştırmaya yönelik bir yerelleşmeyi güçlendirip, millî devletin merkezî yapısını çözmeyi amaçlayan hükümler içeren, bu sebeple yürürlüğe girmeyen Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın işletilmesi…

Yine TBMM’de çekincelerle onaylanmasına rağmen Anayasa’nın 3. maddesine aykırı olarak ‘halklara kendi kaderini tayin hakkı’ tanıyan, bu sebeple yürürlüğe konulmayan BM İkiz Yasalarının uygulanması istenmektedir.

Açıklamanın son bölümünde şöyle denilmişti:

“-Türkiye’de halklar yoktur, Millet vardır, bu nedenle halkların ayrı ayrı kendi kaderlerini tayin hakkı söz konusu değildir.

– Türkiye Devletinin ülkesi bölünemez bir bütündür, özerk bölgelere ayrılamaz.

– Türkiye Devleti tekil (üniter) bir devlettir, federasyona dönüştürülemez, bölünemez.

– Türkiye Devleti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Devletin temel nitelikleri değiştirilemez.

Bunlara göre Yeni Anayasa demek, bağımsız devlet ve cumhuriyet olma niteliklerinin ortadan kaldırılması, devletin dönüştürülmesi, halkların kendi kaderini tayin hakkı gerekçesiyle BM gözetiminde referandum yapılarak ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde kurmayı düşlediği Büyük Kürdistan için Türkiye’den talep ettikleri söylenebilir.

Neymiş? “Kürt sorunu”nu çözmek için “yerel meclisler” kuracaklarmış, “Türk Milleti” derseniz dışlayıcı oluyormuşsunuz, artık “Türkiye Milleti”ne geçilecekmiş.
Bütün bunlar ne demektir? Sorun “Türklükle” demektir. “Kürtlerin yaşadığı bölgelerde özerk yapı kurulması devleti, Türk devleti olmaktan çıkarmak istiyorlar” demektir! Kısacası, “Yeni Anayasa” diye tutturan bir kesimin, Türk Milleti’nin kurucu iradesine, yani egemenlik hakkına göz dikildiğini görmek ve ona göre tavır koymak gerekiyor…

Millî menfaat ve düşünceden yana olarak, devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü yok edecek ‘yeni sivil anayasa’ girişimine karşı cumhuriyet rejimimizin her şartta korunması için takipçisi olmalıyız!..

“Anayasadaki açık hükümlerin kulak ardı edildiği, Anayasa Mahkemesi ile anayasada yetkili kılınmış Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının yerine getirilmediği bir ülkeyiz. Böyle bir ülkede, ‘yeni anayasa’ iddiası ortaya atıldığında akla ilk gelen, ‘Acaba arzulanan, benimsenmemiş maddelerinin ve yetkili kılınmış kurumların yer almadığı bir anayasa mı?’ sorusu oluyor” (Fehmi Koru, Karar Gazetesi 4.6.2024)

Nasıl bir anayasa?

Öyle bir anayasa yapılmalı ki, bu anayasa değişikliğine ‘hayır’ diyenlerin az olduğu cumhuriyete, demokrasi ve hukuk devletine, özgürlüğe, vatanın birliği ve bütünlüğüne, inanç ve düşünce hürriyetine, laikliğe, sosyal devlete ve adalete, barış ve kardeşliğe, farklılıklarla bir arada yaşanmasına, Türkiye’ye sahip çıkma özellikli bir anayasa…

İktidarı, muhalefeti, üniter yapıyı parçalayacak olan bir sözleşmeyi onaylamayacaklarını ilan etmelidirler!..  

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Milli iradenin ürünü yeni bir anayasa, Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun ilk hedeflerinden biridir. (22.10.2022)

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Bizim arzumuz bu ülkede, sadece yanlışı söylemekle kalmayıp, doğruya doğru diyecek, hakkı teslim edecek bir anlayışı hâkim kılmaktır.” Türkiye Yüzyıl’ının istiklalin ve istikbalin yüzyılı olduğunu belirterek, bir milli mutabakat zemini haline dönüştürelim. Demokrasimizi, katılımcı demokratik bir cumhuriyet kimliğiyle taçlandıralım. Gelin ülkemizin yükseliş dönemini başlatalım. Fırsat eşitliği ve hakkaniyet temelinde bir sosyal adalet anlayışını birlikte tesis edelim. Gelin, bu yüzyılda ülkemizi herkesin birbirini dinlediği, birbirini anladığı, birbirine saygı duyduğu bir ülke haline getirelim. Gelin, Türkiye Yüzyıl’ında erdem ve adalet devletini zirveye çıkartalım.”  Yerli, milli söylemlerin eyleme geçirilmesi esas olmalı. Ülkemizi kalkındıracak 21. Asrı Türk asrı yapmaya vesile olabilecek esasları yapılacak anayasa inşallah taşır.                   

Hangi partiden, görüşten olursak olalım, ”Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi” denilen, ancak bugün dünyada hiçbir gelişmiş demokratik ülkede eşi benzeri bulunmayan bir ”tek adam yönetimi” istenen sistem uzlaşmacı olamaz.  Arzulanan bir mutabakat anayasa değişikliği, ülkemizin kaderini, bizlerin ve gelecek nesillerin hayatını baştan sona değiştirecektir. Değişikliğin esasını, Cumhuriyetin kurucu iradesine göre, ”Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir”. Millet/halk egemenliği, demokrasi içerisinde hür seçimlerle oluşacak meclis aracılığıyla kullanır, ”milli iradeye dayalı demokratik ”parlamenter sistem” oluşturmalıdır.  

Halk tarafından asıl anayasa, Medine sözleşmesi ve cumhuriyetin kuruluş temellerindeki gibi herkesi kucaklayan tek adam değil, toplumsal mutabakat esasına dayanan bir anayasa olmalıdır. Gücü milli iradeden alan, Büyük Türk milletine ve tarihine, kültürüne uygun bir anayasa…Sadece mecliste üyesi bulunan partilerle değil diğer ve toplumun tüm katmanlarıyla istişareler, öneriler sonucu oluşan bir anayasa…

Sonuç olarak evrensel denebilecek mutabık kanun maddelerinin yazılması ve bunun topluma, adil hakimler vasıtasıyla hayata geçirilip uygulanmasıyla “Muhteşem Türkiye” kurulabilir. 

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00