Ev 1. Sayı YILKI ATI

YILKI ATI

Tarafından Ummuhan ÖZTÜRK

Ummahan ÖZTÜRK


İnsanoğlu yaratılışı gereği unutur. İsminin kökü” nisyan” kelimesinden geliyor zaten. Nisyan unutmak demek… Bu yüzden insan işine yaramayan canlı cansız her ne varsa bir zamanlar onlardan gördüğü faydayı birden unutup, onları bırakabiliyor.

Bu konumuza yerli yerinde bir örnek olabilecek bir eserden bahsetmek istiyorum. Abbas Sayar’ın Yılkı Atı adlı eserinde insanoğlunun nankörlüklerinden birini ele alıyor. Eser dil ve duygu uyumuyla ve inandırıcılığı yüksek bir anlatımla okuyucuyu etkiliyor. İçeriğine girecek olursak.

Eser İbrahim’in ineklerini otlatırken kurduğu hayallerle başlıyor. Çevresince sevildiğini, övüldüğünü, arsasını değerinden kat kat fazla fiyata satıp kendine konak yaptırdığını ve bu gibi şeyleri dalgın dalgın hayal ederken su içmekte olan bir ineğine toslayıp kendine geliyor.

Yazar eserin ilk satırlarından itibaren İbrahim’in ineklerine ve esen rüzgâra karşısında bir kişi varmışçasına söylenmesi okuyucuyu ilk satırlardan itibaren eserin içine çekiveriyor. Gelecek olan kışın çetin geçeceği esen rüzgârdan belli olunca, İbrahim zamanında yere göğe sığdıramadığı hatta kimsenin ona elini bile sürmesine müsaade etmediği atı Dorukısrak’ı kuvvetten düştüğü gerekçesiyle yılkıya bırakır. Yani kara kışın dayandığı vakit bizim Dorukısrak kapı dışarı edilir. Üssünoğlu İbrahim’in içi rahattır. Çünkü herkes böyle yapmaktadır ve onun babası, dedesi de aynısını yapmış, diğer kanlı canlı hayvanların rızkını azaltıp hastaca, yaşlıca olanlara yedirmemiştir. Doğru kapı dışarı olmuştur hayvanlar.

Yazarımız Dorukısrak’ın yılkıya bırakıldıktan sonraki duygu ve düşüncelerini yoğun bir şekilde okuyucuya sunar. Artık eserin asıl karakteri ile baş başa kalırız. Dorukısrak’ın ardında bıraktığı tayına hasret çekmesi, açlığı, üşümesi, kovulduğu yere tekrar dönmeye çalışması, ağlaması ve aç kurtlara yem olma korkusu ve nice insana has duygularını sade ve anlaşılır bir anlatımla okuruz. Ve bu satırları okudukça aklıma Cengiz Aytmatov’un Elveda Gülsarı adlı eseri geldi. Onu okuyanlar bilir, orada da atımız Gülsarı’nın duygu ve düşüncelerini gerçekçi bir anlatımla okumuştuk.

Okuyucuyu en çok etkileyecek olan kısım sanırım Dorukısrak’ın sahibi tarafından uğradığı ihaneti yazarın dile getirdiği satırlar olacaktır.

“…Zor yol alıyordu. Tırnağı bütünü ile toprağa gömülüyordu, incikleri ağrıyordu. Hayır ağrımıyor, acı acı sızlıyordu. İlk aydınlığa dek böyle gitti. Köy sağ aşağısında kalmıştı. Görünmüyordu artık. Ama Doru da hiç mi hiç görmek istemiyordu. Ne köyü, ne insanlarını… hele Üssünoğlu mu? Şeytanlar göreydi yüzünü! On beş yıllık emeğinin armağanını eline vermişti. İşte, sersefildi yazı yabanda…”(s.39)

Yazar açık açık taraf tutarak dile getirdiği bu satırlar Dorukısrak’ın nasıl hayal kırıklığına uğradığı ve gücendiğini daha net anlamaktayız.

Ve artık eve dönmekten ümidini kesen Dorukısrak köy sınırında diğer yılkıya bırakılmış atlarla birlikte gezip, çer çöp bulup yiyerek hayatta kalmaya çalışır. En zoru ise aç kurtların saldırılarıdır. Eserde pençeler, çifteler, uluma seslerine karışan kişnemelerle savaş sahnelerini aratmayacak tasvirler yer almaktadır. Özellikle hırçın esen rüzgâr, kar, fırtına gibi okuyucuyu üşüten kelimelere Dorukısrak’ın açlığı ve çaresizliği de eklenince sayfaları çevirdikçe Üssünoğlu İbrahim’e kızmadan edemiyordum. Eserin başlarında İbrahim’in kurduğu hayaller eserin sonuna da puf diye söner. Çevresince sevileceğine, değer göreceğine Doru’yu yılkıya bıraktığı için kınanır. Pişman olup Doru’yu onun kısrağı ile tekrar aramak istediğinde kısrağı da elinden kaçırır. Pirinç isterken Dorukısrak’ı da kaybederek elindeki bulgurdan olmak tabiri burada yerli yerine oturur. Eserin içeriğinden fazla ayrıtı vermek istemiyorum. Okumanızı tavsiye ederim.

Son olarak yazarın okuyucuyu yormayan hatta eseri daha da güzelleştirdiği yerel söyleşiler konunun akıcılığına büyük katkı sağladığını söyleyebilirim. Güzel bir konunun -ki buna bence vefasızlık denilebilir- etkileyici üslup ve betimlemeler etrafında şekillendirilerek sürükleyici bir eser meydana getirilmiş.

Üstelik 1971 TRT Roman Başarı Ödülü sahibidir. Bunu da belirtmek isterim.

Eser: Yılkı Atı

Tür: Roman

Yazar: Abbas SAYAR

Yayınevi: Ötüken

38.Basım

Sayfa: 111

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00