Ev 2. Sayı Zorunlu modern eğitim

Zorunlu modern eğitim

Tarafından Yunus TOPUZ

Zorunlu modern eğitim

Modernizm son yüzyılda insanlığa iki büyük dünya savaşı ve Hiroşima felaketini yaşattı. İnsanoğlu bu son yüzyılda yeryüzünde var olduğu günden beri daha önce yaşamadığı vahşeti ve barbarlığı yaşamıştır. Sadece 2. Dünya savaşında 50 milyon insanın öldüğü gerçeği bize modern pozitivist dünya görüşünün insanlığın başına ne kadar büyük bir yıkım getirdiği gerçeğini ispatlamaktadır.

                       

                 Yunus TOPUZ

Akılcılık araç değil amaç halini almıştır

Fen bilimleri ve sosyal bilimler alanında hakim paradigma olan modernizm kaçınılmaz bir şekilde eğitim ve eğitim yönetimi alanını da etkisi altına almıştır. Eğitim yönetiminin temel birimi olan okul yönetimi ise bu değişimden en çok etkilenen örgüt olmuştur. Pozitivist bir düşüncenin sonucu olarak okul, kurallarla çalışan, müfredatı uygulayan, devletin hâkim ideolojisinin istediği tipte insan yetiştiren örgüt olarak tasarlanmıştır. Modern okul sadece iş piyasasının ihtiyaç duyduğu nitelikteki iş gücünü yetiştirmekle kalmayıp; kentleşme, bireyselleşme, sekülerleşme, bürokratikleşme, metalaşma, rasyonelleşme, pragmatistleşme, uzmanlaşma ve toplumun kültürel mirasını yeni nesillere aktaran bir taşıyıcı görevi de üstlenmiştir. Bu bağlamda toplumun kültürel mirasını yeni nesillere aktarmak gibi mevcut statükonun devamını sağlayacak insan tipi yetiştiren okullar temel fonksiyon olarak bireyin kendini gerçekleştirmesi gibi ulvi bir amaca değil; devletin, toplumun devamı ve sermaye sahiplerinin refahı gibi merkezinde insan olmayan amaçlara hizmet eden örgütler olarak karşımıza çıkmaktadır. Okulları dogmatik ideolojik bir yaklaşımla değerlendiren modern paradigma öğrenci, öğretmen, yönetici ve yardımcı personeli, okul toplumu üyelerini kurallar ve görev tanımları karşısında edilgen bir konuma itmiştir (Aslanargun, 2007). Bu paradigmaya göre okullar, “birer sosyal alt yapı”  ve “nesnel varlıklar” olarak kabul edilmektedirler. Benzer bir şekilde Derek (1978) ve Peca (1991) okulların fabrikalar, ordular, hastaneler, sigorta acenteleri ve bakanlıkları da içeren sosyal fenomenler kategorisinin birer alt üyesi olduğunun kabul edildiğini ifade etmektedirler. Eğer yönetim süreci tüm bu sosyal sistemlerde temelde aynı ise, bu kurumlardaki imajlar ve unsurlar eğitim kurumlarına da transfer edilip uyarlanabilir (Balyer, 2019). Buna bağlı olarak, herkes için standart, bürokratik, merkeziyetçi, emir komuta zinciri olan, tanımları ve kuralları önceden konulmuş, kayıt ve evrak yoğunluğu ve yorgunluğu çok fazla olan merkezi otoritenin istediği tek tip birey yetiştiren, kişisel tercihlerin ve iş doyumunun önemsenmediği okullar; fabrika ve seri üretim bantlarından okul ortamına aktarılan anlayışla, statükonun devamı, kural ve kaidelerin işlemesi gibi statik, determinist paradigmalarla yönetilen örgütler olarak bireyin kendini gerçekleştirmesinin önündeki en başat engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani modernizm salt ruhçuluğa karşı salt aklı savunmuş ve bu savunuş zamanla dogmatik kalmış ve akılcılık artık araç değil amaç halini almıştır. Modernizm son yüzyılda insanlığa iki büyük dünya savaşı ve Hiroşima felaketini yaşattı. İnsanoğlu bu son yüzyılda yeryüzünde var olduğu günden beri daha önce yaşamadığı vahşeti ve barbarlığı yaşamıştır. Sadece 2. Dünya savaşında 50 milyon insanın öldüğü gerçeği bize modern pozitivist dünya görüşünün insanlığın başına ne kadar büyük bir yıkım getirdiği gerçeğini ispatlamaktadır.

Öğrenci bir hammadde değildir

Örgüt yönetiminde özellikle de eğitim örgütü yönetimlerinde modern pozitivist paradigma temelli bakış açısının eğitim örgütlerinin seri üretim yapan fabrikalara indirgemesi ve öğrenciyi bir hammadde gibi ele alıp istenilen kalıba dökmek istemesi çok kültürlü toplumlarda ve dünyada toplumsal tepkilerle karşılanmış ve devletlerin sosyal sistemlerini değiştirebilecek düzeyde etkili sosyal olayların yaşanmasına neden olmuştur. Postmodernizmin varlığını dört olguya borçludur: Nietzche’nin özneciliği, dünya savaşlarının ve sömürgeciliğin zalim yüzü, Marksizmin başarısız iktisadi ve sosyal uygulamaları ve modern sanat uygulamalarının kısır ve statik kalması. Postmodern paradigmanın ürettiği üst anlatılar, mega kültür, üst sosyal sistemler tek kutuplu yada iki kutuplu dünya, medeniyetler ittifakı miadını doldurmuştur. “Buna göre Marx’ın büyük özgürleşme anlatısı, Frued’un psikanalizi, Darwin’in evrim teorisi, Aydınlanmanın getirdiği özgürlük, eşitlik ve adalet, rasyonalizm gibi idealler artık geçerliliğini yitirmiştir” (Kellner, 1994).

Modernizm hiyerarşik bir sıra içinde tutarlılık ilkesi de dikkate alınarak sosyo ekonomik istikrarın sağlanabileceğini düşünmektedir. Ekonomik bakımdan seri üretimine ve kol gücüne dayalı bir bilimsel rasyonalizm mantığından hareket etmektedir. Siyasi bakımdan güçlü ve merkezileşmiş bir siyasi parti sistemi içinde örgütlenmenin gerekli olduğunu savunmaktadır. Postmodernizm ise birtakım bireysel ve birbiriyle tutarsız düşünceler topluluğundan oluşan bir yaklaşım olarak 1968 sonrasında ortaya çıkmıştır. Ekonomik açıdan gevşek ve müşteri ihtiyaç ve taleplerine duyarlı postfordist bir üretim seçeneğini benimsemiştir.

4. Sanayi devrimi kırılmaya sebep oldu

Modern paradigmanın icadı olan internet, nanometrik boyuttaki transistörlerin icadı, yapay zeka (AI) çağı, makine öğrenmesi, büyük veri (big data), nesnelerin interneti (IOT), derin öğrenme (deep learning) ve nihayet 2016’daki Dünya Ekonomik Forumunun 4. Sanayi devriminin ilanı ile dünya daha önce hiç yaşamadığı bir kırılma ile karşı karşıya kalmıştır. Bu kırılma ile beraber genel anlamıyla makineler özel anlamıyla robotlar gündelik hayatın hemen her alanına gitmiştir. Modern dönemde dahi makinelerin yapamadığı birçok iş artık robotlar tarafından yapılmaya başlamıştır. Artık fabrikalarda mavi yakalıların yaptığı ağır veya hafif hemen her türlü iş robotlar tarafından yapılmaktadır. Beyaz yakalıların yaptığı çok karmaşık süreçler içeren veri analizi  dahi yapay zeka algoritmaları tarafından  saniyeler içinde gerçekleşmektedir. Bu durumda her şeyi makineler yaptığında biz ne yapacağız sorusu akla gelmektedir. Aristo’ya bir öğrencisi köleliğin ne zaman kalkacağını sorduğunda bilge O’na kölelerin yaptığı ağır işleri makineler yapmaya başladığı zaman kölelik ortadan kalkacaktır diye cevap vermiştir. Kas gücünün gerektirdiği işleri buharlı makinelerin icadıyla makinelerin yapmaya başlaması ile dünya 2. Sanayi devrimini yaşamış ve köle ticareti etkisini kaybetmeye başlamıştır. Seri üretim yapan fabrikalarla beraber modern paradigma ve kapitalizm dünyada geçerli hakim ideoloji olarak varlığını göstermiş ve nihayet 4. Sanayi devrimi ile beraber güçlenen postmodern bir paradigmanın etkisi altında bulunmaktayız. 2. Ve 3. Sanayi devrimleri ile beraber kölelik tarihe karışmış; 4. Sanayi devrimi ile insanlık en azından görünen zincirlerinden kurtulmuş ancak gözle görülemeyen zincirler insanoğlunun her tarafını kuşatmış görünmektedir.

 

KAYNAKÇA

Aslanargun, E. (2007). Modern Eğitim Yönetimine Yönelik Eleştiriler ve Postmodern Eğitim Yönetimi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi(50), 195-212. 04 10, 2020 tarihinde http://static.dergipark.org.tr:8080/article download/imported/5000050647/5000047895.pdf? adresinden alındı

Balyer, A. (2019). Eğitim Yönetiminde yeni yaklaşımlar. Ankara: Anı Yayıncılık.

Kellner, D. (1994). Toplumsal Teori olarak Postmodernizm: Bazı Meydan Okumalar ve Sorunlar. Ankara : Vadi Yayınları.

 

Peca, K. (1991). The Effects of Applying Alternative Research Methods to Educational Administration Theory and Practice. 16 04, 2020 tarihinde https://eric.ed.gov: https://eric.ed.gov/?id=ED332337 adresinden alındı

You may also like

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00