Ev 1. Sayı ZULMÜN ZİRVESİNDE: FİRAVUN, HAMAN VE KARUN ÜÇLÜSÜ

ZULMÜN ZİRVESİNDE: FİRAVUN, HAMAN VE KARUN ÜÇLÜSÜ

Tarafından Hüseyin TOPTAŞ

Hüseyin TOPTAŞ


Kur’an-ı Kerim’de zulmün zirvesinde birbirlerinin destekçisi olan üç insandan bahsedilmektedir. Kur’an’ın bildirdiği bu insanlar tarihte olduğu gibi bundan sonra da tarihin her döneminde değişik isimler ve unvanlar alarak var olmaya devam edeceklerdir. Haksız ve batıl zalimin gücü karşısında sessiz kalmak, yapılanlara seyirci olmak, gücün borazanlığını yapmak ve her yaptığını alkışlamak zalimin zulmünün devamını sağlar. Unutmayalım ki zalim gücünü kendisine köle gibi hizmet edenlerin varlığından alır.

Zalimin zulmü altında ezilenler kendilerine rehberlik yapacak bir önder, bir lider ile zulme karşı harekete geçer, teşkilatlı bir yapılanma ile insanların uyanışı başlarsa zulmün iktidarının son bulması kaçınılmaz olacaktır. Tarihin milletler mezarlığı tarih olmuş milletler ve şahsiyetlerle doludur. Kur’an okumalarımızda Musa (as) ile Firavun arasında geçen mücadeleyi bir hikaye ve roman okur gibi değil ibret almak için okumalıdır.

Firavun, eski Mısır’ın krallarının unvanıdır. Hz. Musa’nın karşısındaki Firavun, Haman ve Karun birer tarihi şahsiyet olmanın yanında, birer sembol olarak da anlatılır. Kur’an bu şahsiyetlerin yaptıkları zulmü anlatırken mü’minleri ve mü’minlerin idarecilerini onlar gibi olmamaları için uyarmaktadır.

Tarihin her döneminde Firavunlar, Hamanlar ve Karunlar bulunmuştur. Kendi şahsi ihtiraslarını gerçekleştirmek için her şeyi mubah gören, kendilerine tabi olan insanları köleleştiren bu zihniyet mensuplarının hâkimiyeti hiçbir zaman uzun ömürlü olmamıştır.

Hz. Mûsâ (as) hak ve adaleti temsil eden, tevhid inancından sapan insanları uyarmak ve hak dine davet etmek için gönderilen nübüvvet halkasından bir peygamberdir. Gönderildiği kavim ile birlikte o kavmin kralı olan Firavuna da tebliğini yapmıştır. Firavun, Karun, Hâmân ve taraftarları ise bu hak elçisinin davetine icabet etmeyen, zulmün hâkimiyetini devam ettirmek için sahip oldukları imkânları kullanan zihniyetin temsilcileridirler.

Musa (as) Firavunun zulmünün son bulması için kavmine uyarılarda bulunurken Firavuna bağlı olan zavallı insanlar bu davete icabet edecekleri, uyarıları dikkate alacakları yerde Firavun’u Hz. Mûsâ (as) ve ashabına karşı kışkırtmışlardır. Firavun düzeninden nemalananlar tarihte olduğu gibi günümüzde de zulme karşı çıkanlara karşı güç sahiplerini kışkırtmaktadırlar. Zulme alkış tutanların kışkırtmasını ve bunların kötü akıbetlerini Rabbimiz haber veriyor:

“Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: “Seni ve tanrılarını bırakıp yeryüzünde bozgunculuk çıkarsınlar diye mi Mûsâ’yı ve kavmini serbest bırakacaksın?” Firavun, “Biz onların oğullarını sürekli öldürüp kızlarını sağ bırakacağız. Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz” dedi.” (A’râf 7/127)

“Bunların durumu tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr etmişler, Allah da kendilerini günahları sebebiyle hemen yakalamıştı. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, azabı çetin olandır.

Bunun sebebi şudur: Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Bunların durumu, tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Onlar Rablerinin âyetlerini yalanlamışlar, biz de onları günahları sebebiyle helak etmiştik ve Firavun ailesini de suda boğmuştuk. Hepsi de zalim kimselerdi.” (Enfal 8/52-54)

Firavun kendisine tabi olanlara “Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz” diyerek adeta gücünün karşısında kimsenin duramayacağını anlatıyor. Günümüzde gücü elinde bulunduran firavun yolunun takipçileri de aynen onun gibi kendilerine karşı çıkanları ezme ve öldürme tehditleri ile susturmaya çalışıyorlar.

Büyük devlet adamı, Nizam-ül Mülk “Siaysetname” adlı eserinin girişinde “Küfr ile abad olunur, zulm ile abad olunmaz” tespitinin gerçekliğini tarih sayfalarına baktığımız zaman rahatlıkla görebiliriz.

Firavun insanlık tarihinin en büyük zalimlerindendir.

“Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Musa ile mücadelesi anlatılan Mısır kralı Firavun insanlık tarihinin en büyük zalimlerinden biridir.

Kur’an’da yetmiş dört yerde geçen Firavun Hz. Mûsâ’nın karşısında yer alan, büyüklük taslayan, böbürlenen, ilâhlık iddiasında bulunacak kadar kendini beğenen, Musa’nın tanrısına ulaşmak için kuleler yaptıracak kadar taşkınlık gösteren, halkını küçümseyip zayıfları ezen, gerçeklere sırt çeviren bir kral olarak tasvir edilmektedir.

Çeşitli ayetlerin, Firavun’u fert olarak ele almaktan çok onu erkanıyla birlikte zikretmesi dikkat çekicidir. Birçok ayette Firavun’un ailesi (âl-i Fir‘avn), avenesi (mele’), kavmi ve askerleriyle (cünûd) birlikte anılması onun tek bir kişi olmaktan ziyade bir sembol olarak takdim edildiğini göstermektedir. Musa insanlık tarihinde hak, adalet ve sağ duyuyu temsil eden nübüvvet zincirinin bir halkasını oluştururken Firavun, Karun, Haman ve taraftarları bunun karşısında yer alan bir zihniyeti temsil etmektedirler.” (Ömer Faruk Harman, İslam Ansiklopedisi,C.13, Firavun md.)

“Bu üç din düşmanı, nefsin arzularına son derece düşkün olma konusunda ortaklardır. Ancak bunu değişik yönlerde sergilerler: birisi, bütün yönleriyle hayata hakimiyet ve ilahlık iddiasında bulunan Firavun; diğeri, kutsal olanla ilişkileri elinde tuttuğunu söyleyip bundan çıkar elde eden Başrahip Haman; üçüncüsü ise zenginliğinin boyutu konusunda darbı mesel haline gelen ama kendisine imtihan için verilen bu zenginliklerin bir emanet olduğunu unutup kibre kapılan Karun. Diğer bir bakışla zalim idareyi ve idareciyi Firavun; zalim beyni ve bilgiyi Haman; zalim destekçiyi ve kara sermayeyi de Karun temsil etmektedir.” (Hadislerle İslam, C.6, S.151)

Zulmün zirvesinde yer alan bu üçlü ellerindeki tüm imkanlara, saltanatlarının ve sermayelerinin devamı için aldıkları tüm tedbirlere rağmen hakimiyetlerini koruyamamışlardır. Firavun ve adamları, Hz. Musa (as)’ın peygamberliğine inanan İsrail oğullarını yakalayarak cezalandırmak isterlerken denizde boğulmuşlardır. Boğulurken gerçeği gören Firavun, Musa’nın Rabbine iman ediyorum demişti ama iş işten geçmişti. Asırlar öncesinde zulmü ile meşhur olan, insanlara akıl almaz işkenceler yapan Firavunun akıbetini Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde şöyle bildirmektedir:

“İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun da, askerleriyle birlikte zulmetmek ve saldırmak üzere, derhal onları takibe koyuldu. Nihayet boğulmak üzere iken, “İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka hiçbir ilah olmadığına inandım. Ben de müslümanlardanım” dedi. 

Şimdi mi?! Oysa daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.” (Yunus 10/ 90-91)

İnsanlığın huzur ve mutluluğu, barış medeniyetinin dünyada tesisi için İslam’ın mesajının insanlara ulaştırılması ve İslam’ın hayat tarzı olarak yaşanması için müslüman olarak hepimize ve yöneticilerimize büyük görevler düşmektedir. Tarihte zulmün zirvesinde yer alan; Firavun, Haman ve Karun üçlüsünün varislerine karşı milletlerin uyanışına vesile olacak çalışmalara ihtiyaç vardır.

Günümüz güç sahiplerinin menfaatleri uğruna akan kan ve gözyaşlarının son bulması, insanların ve milletlerin maddi ve manevi varlıklarını sömürmelerine karşı uyanma ve uyarma vaktimiz gelmedi mi?

Allah (cc) buyuruyor:

“Sizden kim de zulüm ve haksızlık ederse ona büyük bir azap tattırırız.” (Furkan 25/19)

Unutmayalım ki, Zulm ile âbâd olanın sonu berbâd olur. 

You may also like

Yorum Bırakın

Hakkımızda

İlimle, hikmetle, akılla, tarihten ders alarak ve tüm insanlığı Uyanışa davet ediyoruz.
UYANIŞ, asırlardır darbelenen inleyen milletin derdine dil olmak için yola çıkan millet evlatlarının sesidir.

Hak ve Millet Davasının Sesi Uyanış Dergisi 2024

Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?
-
00:00
00:00
Update Required Flash plugin
-
00:00
00:00